Category Archives: Etik Sürtük Alıştırmaları

#17 Yirmi dakikalık kavga

ETİK SÜRTÜK, ALIŞTIRMA #17. Partnerinizle anlaşamadığınız bir konuyu tartışmak için 20 dakika ayırın. Odaklanabileceğiniz, hemen ardından bir şeye yetişmeniz gerekmeyen (belki sonrasında bir film izlemeyi planlayabilirsiniz) bir zaman dilimi olmasına dikkat edin.
Bunu önce küçük bir anlaşmazlıkla deneyin; pratik olması açısından, başa bela bir konu seçmeyin. Yirmi dakika dolunca ama tartışma bitmeyince, nasıl duracaksınız? En zorlu anlaşmazlıklarımız, saatlerce konuşmayla, bağrışmayla, tartışmayla dahi çözümlenmeyecek – hatta belki haftalar, aylar sonra bile. Zor konular zaman isterler. Bu yüzden önemli becerilerden biri çelişkiyi açmak ve ardından bir sonraki tartışmaya kadar kapatmayı becermektir.
İyi iletişim araçları kullanın ve alarmı kurun. Yirmi dakika dolunca, birkaç derin nefes alın, ve bırakın gitsin. Tartışmanın neresinde olursanız olun, bırakın gitsin. Nasıl duracağını bilmek, muhteşem faydalı bir beceridir. Bir anlaşmazlık hakkında konuşmak, birbirinizi helak edene kadar bağrışmayacağınıza ortaklaşa karar verdiğinizde çok daha güvenlidir. Konuşma bittikten sonra, söyledikleriniz veya partnerinizin söyledikleri hakkında düşünürken bulabilirsiniz kendinizi. Ve birkaç gün içinde, neyin işe yarayabileceğiyle ilgili yeni fikirler gelebilir aklınıza. Haftayaki Yirmi-Dakikalık-Kavga raunduna gelene kadar birbirinizin pozisyonunu ne kadar iyi anladığınızı ve kabul ettiğinizi görerek şaşıracaksınız.

Kitapta birçok çatışma çözümleme yöntemi sunuluyor. Ben bu alıştırmayı yapmadım. Böyle bir alıştırma yapmamı gerektirecek bir durum oluşmadı, ben de sırf yapmış olmak için tartışma uydurmak istemedim.

Ama şununla ilgili başka bir şey deniyorum:

Bir anlaşmazlık hakkında konuşmak, birbirinizi helak edene kadar bağrışmayacağınıza ortaklaşa karar verdiğinizde çok daha güvenlidir.

Benim tartışmalarımda hiç bağırış çağırış olmuyor. Genellikle sakin geçiyor, hiç “kavga” boyutuna ulaşmıyorlar. Ama bu, iletişimi sağlıklı biçimde sürdürebildiğimiz anlamına gelmiyor. Dahası, çoğunlukla iletişimi tıkayan ben oluyorum.round-2

Tartışmayı asla yarıda kesmiyorum, mekanı asla terk etmiyorum, asla karşımdaki insanı aşağılamıyorum. Ancak onun söylediklerine odaklanıp söylemek istediklerini görmemeye başladığım anlar oluyor. Dinliyorum sözde, ama mesajı almıyorum, söylediklerini duymuyorum.

Tartışma kızıştığında, haklı çıkma dürtüsüyle iletişimi verimsiz düzlemlere taşıdığımı gözlemledim.

Gerçi bunu bana defalarca söylemişti partnerlerim de arkadaşlarım da. Biraz ciddiye almıştım, ancak yakın zamanda, bunun sandığımdan daha sık gerçekleştiğini fark ettim.

Böylece bir partnerime bir güvenlik sözcüğü (safeword) kullanmamızı önerdim:

Herhangi bir konuşmayı sürdürmek için kendini rahat hissetmediğinde “X” de. [Burada X’in ne olduğunu yazmak istemiyorum.] Sadece “X!” diyebilirsin. Başka insanlar varsa ve onların yanında X demek çok saçma olacaksa, X’i bir cümle içinde kullanabilirsin. Ben mesajı alacağım, kendime çeki düzen vereceğim.

Partnerimle sohbet ve tartışmalarımızda BDSM muamelesi yapmak biraz absürt olsa da, bir ölçüde (yani, iletişim kanallarımı kapattığım ölçüde) BDSM’ye benzediğini söyleyebiliriz.

Böylece bir soluk alma arası, yani ilk anlamıyla “teneffüse çıkma” yöntemi denemeye karar verdik.

Birkaç nokta önemli:

  • Bu güvenlik sözcüğü tek taraflı çalışıyor, çünkü partnerlerimin beni dinlemekle sorunu olduğunu düşünmüyorum.
  • Sözcüğün varlığı bile içimi rahatlatıyor. Dilediğim gibi tartışabilirim, çünkü biliyorum ki partnerimin, haddimi aştığımda beni uyandırmasını sağlayacak bir aracı var.
  • Güvenlik sözcüğünü söylediğinde ne yapacağımızı tam netleştirmedik. Bir ara verebiliriz, birer çay içebiliriz, belki gider yüzümüzü yıkarız, belki bulaşıkları aradan çıkarmaya karar veririz. Önemli olan, alıştırmada geçtiği gibi, “birbirimizi helak etmemeye” odaklanmamız.
  • Belki bu teneffüsün ardından konuşmamızı başka bir şekilde sürdürmeyi seçeriz. Mesela 13. alıştırmadaki gibi bir dinleme egzersizi yapabiliriz, veya 14. alıştırmadaki kazan-kazan yöntemini deneyebiliriz.

Şimdilik bunun ne ölçüde işe yarayacağını bilmiyorum. Alıştırma hakkında düşünürken uydurdum bu yöntemi. Uymazsa, başkasını uydururuz.

rubisco

#16 Zorluk hiyerarşisi, ya da, Son derece basit adımlarla buradan oraya nasıl gidilir?

ETİK SÜRTÜK, ALIŞTIRMA #16. Kaygı duyduğunuz bir konuyla ilgili çok somut bir hedef koyun önünüze. Çok-aşklı meseleler şunları içerebilir: birlikte internet profillerine bakmak, sevgililerinizi birbiriyle tanıştırmak, bir buluşma ayarlamak, yatıya kalma planı yapmak, güvenli seks hakkında konuşmak. Pratik yapmak için, sizin için bugün kolay olan bir konu seçin.
Buradan oraya gitmek için atabileceğiniz adımları düşünün – anlaşmalar, müzakereler, dürüstlükler, ne istediğinizi söylemek, zaman planlamak, bebek bakıcısı bulmak gibi. Her adımı bir fişe yazın. Çok büyük görünen her adımı daha küçük birkaç adıma bölün. Üç yaşındaki çocuğa kurabiye yapmayı öğretir gibi, her bir adımı son derece kolay hale getirene kadar parçalara bölün.
Fişleri kapalı olarak üst üste koyun. En kolay en üstte olacak şekilde zorluk sırasında olsunlar. Ya da en korkuncu en altta, sizi en güvende hissettiren en üstte olsun. Bu sıralamayı, her bir adımın size hissettirdiklerine göre yapın. Bunu yaparken kendinizle ilgili birçok şey öğrenebilirsiniz.
Sonra en güvenli, en kolay kardı çekin, bu adımı nasıl gerçekleştirebileceğinizi düşünün, ve ileri marş! Bunu başarınca ve başarırken her ne öğrendiyseniz onu öğrenince, kardı kenara koyun ve sıradakini, kalanlar arasındaki en kolay adım kartını seçin.
Daima en basit adımı atın.

İşte sonunda enteresan bir alıştırma!

Daha önceki yazılarda da söylediğim gibi, ben bu alıştırmaları mümkün olduğunca partner(ler)imle birlikte yapmaya çalışıyorum. İşte bu alıştırmayı da, “anal seks” başlığında bir partnerimle yapmaya karar verdik. Ama önce bağlamı vereyim:

  • Partnerimin vajinal penetrasyon sorunları olmuş geçmişte. Biraz da bunun etkisiyle, anal seks yapmışlar eski partnerleriyle. Hoşlandığı yanları var anal seksin, ve bizim yapmamızı önerdi.
  • Benimse aşılmaz bir tabum var anal seksle, daha doğrusu genel olarak rektal bölgeyle ilgili. “Götten sikmek” vb. lafların da etkisi olabilir, ama sonuçta bir çeşit homofobi bu. (Homofobiyi ilk anlamıyla kullanıyorum burada, yani eşcinselliğe şahsen yaklaşmaktan korkma anlamıyla.)
  • Tuhaf bir şekilde porno izlerken kaçınmasam da, gerçek dünyada değil penetrasyon, görmek, dokunmak ya da benim rektal bölgeme dokunulması vb. bile tüylerimi diken diken ediyor. Partnerim kazara kalçamı biraz ters bir noktadan kavradı mı tüm cinsel heyecanımı kaybediyorum.

Bu konuyla yüzleşmek benim için çok zor. Daha önce denedim ve tek başıma altından kalkamadığımı gördüm. O yüzden bu alıştırmayı partnerimle birlikte yapacağız. Saatlerce uğraştıktan sonra şu kartları yazdık:mission-impossible-do-it-anyway

  1. O, beni prezervatif takılıyken krem kullanarak eliyle uyarır.
  2. Giyinik halde, anal seks yapacağımız pozisyonda sürtünürüz. (x2)
  3. Soyunuk olarak, anal seks yapacağımız pozisyonda sürtünürüz. (x2)
  4. Ben, prezervatif takılıyken onun eliyle uyarmasıyla orgazm olurum.
  5. O beni ağzıyla uyarırken bir yandan yapay penisle kendini vajinal yoldan uyarır.
  6. Onun anal seksi ne kadar sevdiğiyle ilgili konuşma seansı
  7. Anal seks yapacağımız pozisyonda vajinal penetrasyon yaparız. (x2)
  8. Ben, o beni ağzıyla uyarırken ben vajinal penetrasyon için yapay penis kullanırım.
  9. O penisimi anüse dayayıp krem kullanarak eliyle uyarır.
  10. Seks yaparken o krem kullanmaksızın kendi eliyle kendini anal yoldan uyarır.
  11. Kartları güncelle.
  12. Seks yaparken o krem kullanarak kendini anal yoldan uyarır.
  13. Soyunuk olarak, anal seks yapacağımız pozisyonda anüsle sürtünürüz. (x2)
  14. Seks sırasında o anal penetrasyon için yapay penisi kullanmayı dener.
  15. Beklentiler hakkında konuşma seansı
  16. Anal penetrasyon deneriz.
  17. Kartları güncelle.
  18. Anal seks yaparız.
  19. O anal seks sırasında klitorisini eliyle uyarır.
  20. O anal seks sırasında vibratör kullanır.
  21. O anal seks sırasında orgazm olur.

Bu kartlarla ve sıralamalarıyla ilgili birkaç gözlem yapmak istiyorum. Böylece (belki başka insanların da paylaştığı) bu tabumun nasıl çalıştığını görebilirsin:

  • Benim doğrudan bir tabum olmamasına karşın, alışık olmadığım aletlerin devreye girmesi için ayrı basamaklar tanımladık. (Örn. 5)
  • Anüsü görmem ve hissetmem gerekmeyen pozisyonları, anüsle temas edeceğim pozisyonlara önceledik. (Örn. 2 -> 3 -> 13. Dikkat edersen 2 ve 3’te anüse sürtünmüyorum.)
  • Bu konuları konuşmak, bazı şeyleri yapmaktan daha zor çünkü çok geriliyorum konu açıldığında. Bu yüzden konuşma seanslarını öteledik. (Örn. 6, 15)
  • Bir noktadan sonraki adımları parçalara bölmek dahi şu anda benim için imkansız. Konuşurken bile irite oluyorum. Bu yüzden, ben alıştıkça kartları güncelleme basamakları var. (Örn. 11, 17)
  • Dikkat edersen hiçbir adımda ben elimle onun anüsünü uyarmıyorum. Hatta hiçbir basamakta anüse bakmam gerekmiyor. Şu anda bunlar 21.’den dahi sonraki adımlar gibi görünüyor. Yani anal seks sırasında vibratör kullandığını hayal etmekten bile daha korkutucu. Belki de bu kartları güncellerken değişebilir, ama şu aşamada benim onu elimle uyarmam gündemimizde bile değil.
  • Son olarak, partnerimin anlamakta zorlandığı bir noktada daha oldu sıralamayı yaparken: Onun kendini eliyle rektal yoldan uyarması basamağında, kremsiz seçenek kremli seçenekten önce geliyor?! Buradaki ayrım, seksi yarıda bırakıp kreme uzandığı anda benim “Aha basamaklardan birini yapıyoruz galiba.” diye gerilme ihtimalimde. Kremsiz daha zor (hatta onun dediğine göre muhtemelen penetrasyon imkansız) olacaksa da, direkt kremle denemesindense kendiliğinden deneyip seksten sonra “Bak ben şu şu pozisyonlarda elimle uyardım kısa bir süre.” demesi daha az korkutucu.

Kartları hazırlarken partnerimin şaşırdığı, kahkahalarla güldüğü ve kafasının karıştığı birçok an oldu. Ben de kendimi açıklamakta bayağı zorlandım. (Bir tabuyu rasyonel olarak açıklamaya çalışmak zorlu bir görev.) Ama şimdilik elimizde yirmi bir tane kart var.

Bu kartların ilk ikisini yaptık bile. Sırada 3. var. Belki ilerledikçe yeni bir şeyler daha yazarım burada.

long to do list

#15 Öfke ne işe yarar?

ETİK SÜRTÜK, ALIŞTIRMA #15. Bu alıştırma için bir ekolojist gibi düşünmeye başlamanız gerekiyor. Okulda, doğadaki her şeyin bir işlevi, bir katkısı olduğunu öğretmişlerdi, hatırlıyor musunuz: Kurtlar ölü fareyi yerler ve zengin toprağa dönüştürürler ki sonra bu toprakta güller açar.
Peki biz neden öfke duyuyoruz? Bizim bireysel ekolojimize ve ilişkilerimize katkısı nedir öfkenin? Öfkeniz size nasıl yardımcı oluyor? Sizi nasıl koruyor? Bir liste hazırlayın. Örnekler şunları içerebilir: sınırlarınızı keşfetmenize yardımcı oluyor; sizi eyleme geçirmek üzere hareketlendiriyor; gerilimi deşarj etmenizi sağlıyor.angrybaby
Bu listeyi buzdolabı kapısına yapıştırıp bir iki hafta boyunca aklınıza yeni şeyler geldikçe eklemeler yapabilirsiniz.
Sonraki ilk öfkelenmenizde kendinize şu soruyu sorabilirsiniz: “Öfkem bana nasıl göz kulak oluyor?”

Öfkem bana nasıl yardımcı oluyor?

Pek olmuyor.

Daha doğrusu:

Harekete geçmemi sağlıyor. Sorunu çözmem için bana kararlılık veriyor. Bunu mesela Özgecan öldürüldüğünde, Tayyip her ağzını açtığında hissediyorum. İyi ki de hissediyorum. Yoksa nasıl yaşanır…

Ama kişisel ilişkilerimde öyle seyrek öfkeleniyorum ki…

Hatta öfkelenerek kendimi korumuş bile olmuyorum çoğunlukla.

Partnerim beni incitiyorsa bunun sebebi benim, çünkü ben kendisine beni incitme fırsatı veriyorum, çünkü ona duygularımı açık ediyorum. Eğer partnerim beni incitiyorsa, demek ki bir derdi olmalı.

Yani, partnerime karşı gardımı aşağıda tutarak bana zarar vermesini sağlıyorum ki bir derdi olduğunda kolaylıkla anlayabileyim. Zaten o da canımı çok yakacak şeyler yapmıyor pek. Bir laf, bir dokundurma oluyor genellikle tek yaptığı. (Yoksa mesela made-by-AKP esnafın da bir derdi oluyor bazen, bu derdini ifade etmek için de seni beni bıçaklıyor. Buna kıyasla “söylenmek”, “dır dır etmek” falan bile gayet hafif kalır.)

Bir derdi olduğunu fark ettiğimde de bu derde odaklanmaya çalışıyorum. Yoksa tutup “Ay bak beni incitti.” deyip kendime odaklanmıyorum.

Tabii bazı durumlarda öyle sert şeyler söylüyor ki o lafları yutmak için bile zamana ihtiyacım oluyor, bu durumda savunma mekanizmalarım çalışıyor – gerçi benim bu mekanizmalarım arasında öfke yok, sessizlik var daha ziyade. Oysa öfkenin tam da bu noktada devreye girmesini bekleriz: Karşındaki insan seni şoke edecek bir şey söylediğinde keskin bir reaksiyon verip etkisini hafifletirsin, anca bundan sonra onu dinleyebilir hale gelirsin. Bir önceki alıştırmanın öfkeyi boşaltarak başlamasının sebebi de bu muhtemelen.

Bu savunma mekanizmalarından yoksun olduğumu iddia etmiyorum bak, sadece öfkeden başka mekanizmalar kullandığımı söylüyorum. Bir kalemde,

sessiz kalmak,angry-bird-icon
karşımdakinin canını yakacak bir yorum yapmak,
algılarımı kapatmak / başka şeyler düşünmek,
konuyu değiştirmek,

gibi yöntemlerim var mesela. Bunlar öfkeden daha mı iyi? Bilmem. Bana daha uygun olduklarını gözlemledim sadece.

#14 Sekiz adımda kazan-kazan çatışma çözümleme

ETİK SÜRTÜK, ALIŞTIRMA #14.
1. Öfkenizi açığa vurmak için kendinize zaman tanıyın.
2. Üstünde çalışacağınız bir konu seçin.
3. Konuşmak için bir buluşma ayarlayın.
4. Her kişi duygularını anlatmak için 3 dakika boyunca konuşacak ve partneri onu dinleyecek. Tavsiye: Ben-cümleleri kullanın. Sen-mesajları’ndan kaçının. Ve konuşmacı sözünü bitirdikten sonra kısa bir ara verin. Konuyla ilgili duygularınızı tarif etmek için elinizden geleni yapın.
5. Beyin fırtınası. En saçmaları da dahil aklınıza gelen tüm olası çözümleri listeleyin.
6. Listeyi gözden geçirin. Herhangi bir kişinin kaldıramayacağını düşündüğü önerilerin üstünü çizin.
7. Bir çözüm seçip belirli bir süre için deneyin – mesela iki-dört hafta kadar.
8. Zaman dolunca durum değerlendirmesi yapın.

Şimdiye kadar belki de hiçbir hazır çatışma çözümleme yöntemi işime yaramadı. Belki sadece benim bir önyargımdır, ama bana öyle geliyor ki her durum kendine özgü bir yöntem gerektiriyor.

Benim bu alıştırmaya en yakın deneyimimse şu:loselose

Partnerim, başka bir insanla birlikte olmak istediğim için mutsuz oldu. Tabii bir dünya kriz çıktı. Haftalar sonra tekrar  düzgün iletişim kurabildiğimizde ise

1) öfkemizi ifade etmek yaklaşık üç gün sürdü; ardından

2) birbirimizden ve ilişkimizden ne beklediğimizi, ona nasıl güven verebileceğimi, birbirimize karşı duygularımızı konuşmaya karar verdik.

3) Listeler çıkardık ve birbirimizin listeleri hakkında konuştuk.

4) Üst üste birçok buluşmamızda sadece birimize odaklandık ve duygularımızı paylaştık.

5) Birbirimizi anladıkça aklımıza öneriler geldi. Bunları aklımızın bir kenarına not ettik, ama duygularımızı paylaşmaya devam ettik. Bu arada güven verme listeleri çıkardık, ilişkiden somut olarak ne istediğimizle ilgili listeler (haftada en az üç kez görüşmek vb.) hazırladık.

(Hatta partnerimden “bana ne yaparsan ödeştiğimizi hissedersin” sorusunu düşünüp madde madde seçenekler yazmasını dahi istedim. Bunu henüz yapmadı.)

6) Bunları yaparken, birçok yeni fikir geldi aklımıza. Bunlardan biri, akşamı birlikte geçiremeyeceksek de, saat çok geç olsa da, buluşup geceyi birlikte geçirmemiz.

7) Şimdi bunu deniyoruz. Bu birkaç saatlik görüşmelerimiz ve yatakta uykuya dalana kadarki sohbetlerimiz bayağı iyi geldi ikimize de.

8) Bir yandan diğer ilişkim olgunlaştıkça zamanımı daha iyi kontrol etmeye başladım.

Şimdilik iyiye gidiyoruz gibi. Ona zaman ayırmak için çaba sarf ettiğimi ve bu çabaların gerçek dünyada karşılığı olduğunu görmesi partnerimin benim duygularım hakkında kendini daha güvende hissetmesini sağlıyor.

Tabii buradaki “şimdilik” lafı önemli. Bakalım bu durum sürdürülebilir mi?

settlinglikeadults

#13 Duygular çifti

ETİK SÜRTÜK, ALIŞTIRMA #13. Bu alıştırmanın amacı kendi duygularınız hakkında partnerinizin sizi duyabileceği şekilde konuşmanız ve partnerinizin duygularını dikkatle dinlemeniz. Her kişinin konuşmak için üç dakikası var, bu süre zarfında diğerleri onu dinleyecek.
Partner(ler)inizle aralıksız geçirebileceğiniz 30-45 dakikalık bir zaman dilimi seçin. Kimin konuşup kimin dinleyeceğini belirleyin. Saatinizi 3 dakikaya ayarlayın – çok macerası iseniz 5 dakika olabilir, ama daha fazla değil.
Duyguların duyulmak istediğini akılda tutun. Dinlerken tek söyleyecekleriniz, dinlediğinizi belli eden “Tamam”, “Evet”, “Anlıyorum.”, “Dinliyorum.” gibi şeyler olacak.
Bu bölümdeki Ben-mesajlarını okuyun. Sevdiklerimizden, biz duygularımız ve nasıl olduğumuz hakkında konuşurken bizi dinlemelerini isteyebileceğimizi aklınızda tutun. Kimsenin öylece durup suçlamalara hedef olmasını beklemek adil değil, o yüzden bu alıştırmada, “Sen” ile başlayan cümleler kapı dışarı. Alıştırma boyunca ikiniz de göz temasını korumaya özen gösterin.
Aşağıdaki metni kıskançlık hakkında konuşmak için deneyin, sonra başka duygusal durumlar için de kullanabilirsiniz.
Dinleyici: “Kıskançlık hakkında bana ne anlatmak istersin?”
Konuşmacı: “Kendi içime baktığımda, şunu görüyorum: … ” (kendini rahat hissettiği sürece konuşur)
Dinleyici (konuşma boyunca): “Evet.” “Dinliyorum seni.” “Tamam.” “Hıhı.” (vb.)
Dinleyici (Konuşmacı durduğunda): “Bana bu konuda söylemek istediğin başka bir şey var mı?”
Konuşmacı (devam edebilir, ya da): “Hayır, şimdilik bu kadar.”
Dinleyici: “Teşekkür ederim.”
Dinleyicilerin aklına sıklıkla bir sürü fikir, yorum, öneri vb. gelecek, bunları kendilerine saklamalılar. Kendi fikirlerinizi üç dakika için bir kenara koyun ve sadece dinlemeye odaklanmanın nasıl bir şey olduğuyla ilgilenin. Duyduklarınıza verecek yanıtlarla dolu olacağınız için, rolleri değiştirmeden önce biraz beklemenizi veya başka bir şeyler yapmanızı öneriyoruz.
Bunlar çok mahrem sohbetler. Partnerinize bu mücadeleleri hakkında konuşma cesaretinden dolayı duyduğunuz minneti hissettirin. Kucaklamak çok işe yarar.listening

Bu kadar yapay olmasa da, buna benzer bir alıştırmayı bir partnerimle yapmak zorunda hissettim yakın zamanda.

Genelde iletişimi tıkayan veya karşısındakini dinlemeyen benimdir, ama bu ilişkide birçok iletişim sorunumuz vardı ve ben kendimi sık sık “E ben sana bu hislerimi zaten söylemiştim.” derken buldum. Partnerimin yaşadıklarımızın benim üstümdeki etkisini hiç fark etmediğini ve hep kendi duygularına odaklandığını gözlemledim.

Bu doğru olsun olmasın, sonuçta ben partnerimin beni dinlediğini hissetmiyordum.

Bundan şikayet ettim ve beni dinlemesini istedim. Sırf bu talebimi ona iletmek bile yaklaşık yarım saatimi aldı. Telefonda tartışıyorduk. Sonunda tartışmamızın bizi bir yere götürmediğine karar verdik ve telefonu kapattık. Yaklaşık bir saat sonra beni aradı ve görüşmek istediğini söyledi; bu sefer tamamen bana odaklanacaktık. Buluştuk ve yaklaşık bir saat zaman geçirdik. Bu zaman boyunca onun yaptıklarının bana neler hissettirdiğini, hangi sözlerinin beni kırdığını vb. anlattım.

Alıştırmadaki kadar pasif bir rolü olmadı, tam anlamadığı konuları biraz daha açmamı istedi. Ama yorum yapmasına, kendini savunmasına veya bana yanıt vermesine fırsat tanımadık. (Bunu yapmaya başlayınca önce kendi durdurdu kendini.)

Bir yandan, zaten defalarca anlattığım şeyleri anlatıyordum, o yüzden faydalı olup olmadığını bilmiyorum. Bir yandan, birçok meseleyi birden aynı anda sistemli ve detaylı bir şekilde anlatınca kendimi iyi hissettim. Parçalar birleşti, en azından kendi kafamda… belki partnerim de bazı şeyleri daha iyi anlamıştır.

Sonuçta bu seans, uzun bir iletişim sürecinin başlangıcı oldu: Birbirimize dünya kadar ödev verdik, önceki alıştırmalarda geçen ve geçmeyen listeler hazırladık, listeler hakkında konuştuk ve hala da konuşuyoruz.

#12 Abidik gubidik kavga

ETİK SÜRTÜK, ALIŞTIRMA #12: Bu hem çok saçma hem de çok tatmin edici olacak. Süre-ölçeri iki dakikaya ayarlayın. Aranızda az bir mesafe bırakarak, yüz yüze gelecek şekilde ayakta durun. Öfkenizi eş zamanlı olarak duruş ve el kol hareketleriyle ifade edin: ayaklarınızı vurun, kollarınızı sallayın, partnerinize tamamen anlamsız laflarla konuşun – hırıltı, homurtu, inilti, oflama. (Burada ne kast ettiğimizi tam anlamadıysanız, Donald Duck’un öfke nöbeti geçirdiği sahneyi canlandırın gözünüzde.) Bunu sözcüklerle ifade etmek zor ama kendinizi cümle kurma, kimin haklı kimin haksız olduğuna karar verme, hatta herhangi bir mana ihtiyacından özgürleştirince duygularınızı çok iyi aktaracaksınız – ve üstüne bir de güzel kahkaha atacaksınız. Bu, ciddi bir sohbet öncesinde ortamı havalandırmak ve gerilimi kırmak için harika bir yol.

İşte bu alıştırmayı yapamadım, yapamadık. Sevdiğim bir insana bu ölçüde öfkelendiğim bir an gelmiyor aklıma. İletişim kurmak, karşımdaki insanı dinlemek falan gibi konularda genelde pek başarısızım, ama bunun sebebi öfke olmuyor hiç.angry

Bundan hiç öfkelenmediğim sonucu çıkmasın yalnız. Sık sık öfkeleniyorum. (Sebep çok.) Ama bu öfkem bir sosyal yapıyı ya da bir duruma odaklı oluyor genelde. Ya da, doğrudan bir kişiye odaklı olduğu durumda, bu kişiyle zaten iletişim kurmak istemiyorum.

Sevdiğim, değer verdiğim insanlara ise, darılabilir, kırılabilir, kızabilirim. Ama öyle duygularımı deşarj etmemi gerektirecek bir öfkeyle dolmuyor içim.

Bunun yanında, iletişimin tıkandığı durumları çözmek için başka yöntemler denediğim oldu. Beraber bir şeyler çizmek, beraber dans etmek, ortak bir yazı yazmak (eşzamanlı olarak, aynı kağıt üstüne) bunlardan bazıları. Hatta bir keresinde algım öylesine kapanmıştı ki partnerime sorunu bir öykü şeklinde anlatmasını söyledim. Anlattıklarını sanki benimle bizimle alakası olmayan bir hikaye dinliyormuşum gibi dinledim, sonra tekrar konuşmaya başladığımızda öyküdeki referansları açıkladı bana yavaş yavaş.

Yapmadığım bir alıştırmayla ilgili daha çok laf etmem saçma olur. ^_^ Belki birinin işine yarar, dursun burada en azından alıştırmanın kendisi.