Category Archives: Etik Sürtük Alıştırmaları

#11 Çatışma: Bir serbest yazı

ETİK SÜRTÜK, ALIŞTIRMA #11: On dakika boyunca duraklamaksızın yazmayı dene – şu sorularla ilgili aklına her ne geliyorsa yaz: Büyüdüğün ailede çatışmayla nasıl baş edilirdi? İnsanlar neler yapardı, ve ne gibi inançlar temelinde hareket ederlerdi? Gerilimle baş etmek için alkol kullanan var mıydı? Ailende kim çatışkı yaratmaya daha yatkındı, kim suç üstlenmek pahasına çatışmadan kaçınırdı? Kızgın insanları yatıştırmak kimin işiydi, anlaşmazlıkları hasır altı etmek kimin işiydi? Çatışmayı tartışmaya açmak kimin işiydi? Senin işin neydi? Çatışmayı yönetme tarzını nasıl tasvir edersin?keciler

Çatışma büyürken hiç karşılaşmadığım bir şeydi. Bir kez olsun annemle babamın kavga ettiğini, birbirine bağırdıklarını görmedim. Hatta 50’li yaşların ortalarına kadar gerçekten de bağırmadıklarını düşünüyorum. Yaşlandıkça asabileştiler, ama öncesiyle ilgili benim izlenimim, meselelerin konuşarak çözüldüğüydü.

Bunu hem çocukluk ve ergenliğimde, hem de genç yetişkinlik dönemimde gözlemledim. Hatta, aileyi bütün olarak ilgilendiren kararlarda, bir noktada beni de tartışmaya dahil ederlerdi. Elbette 10 yaşında çocuğu sohbete sıfırdan dahil edecek halleri yoktu, öncesinde biraz konuşup konuyu şekle şemale soktuktan sonra benim de dahil olduğum bir son tur yapılırdı oturma odasında.

Şiddet içeren çatışma yaşanmıyordu, şiddetsiz çatışmalar ise genellikle önceden kurulmuş konsensuslarla çözülüyordu. Örneğin, babam hep uzun süreler çalıştığı ve iş gezilerine falan gittiği için, benimle ilgili kararlarda son söz annemindi. Sorunu annem tanımlar ve bağlamına oturtur, tartışmanın ardından da kararın nasıl uygulanacağına annem karar verirdi. İş hayatı (ki bu şehirler arası taşınma öyküleri kadar belirleyici olabilir) konusunda da babam benzer bir rol oynuyordu. Babam durumu özetler, seçenekleri tarif eder, sonra tartışmanın ardından ne yapılacağına büyük ölçüde o karar verirdi. Bu rol paylaşımının bir çatışmadan kaçınma yöntemi olduğunu sanıyorum.

Çekirdek aile dışındaki meselelerde ise arabuluculuk rolü pek sabit değildi. Birimiz geniş ailenin diğer bir bireyiyle sorun yaşadığımızda, diğerleri arabuluculuk yapardı. Sanırım bunun da altındaki mesaj, birlik mesajıydı. Yani mesela annem dedemle kavga etmiş olsun. (Hiç yaşanmamış bir şeyi örnek veriyorum.) Babamın arabuluculuk yapıp annemle konuşmasındaki alt metin, “Asıl olan biz üçümüzüz. Ben senin yanındayım ve yanında olmaya devam edeceğim. Haydi bu sorunu bir şekilde tatlıya bağlayalım. Bunu yapmama sen de yardımcı ol.” gibi bir şeydi.

Öte yandan, babamın görece asabi bir insan olması sebebiyle bu görev sıklıkla anneme düşüyordu. Biraz daha derin düşünürsem, babamın anneme kıyasla daha fazla asabi olma hakkı olduğunu, bunun da cinsiyet rolleriyle alakalı olduğunu söyleyebilirim. Ama şimdilik alıştırmanın bağlamından çıkmayayım.

Benim bu çatışmalar sırasındaki görevim genellikle soytarılık etmekten ibaretti. Böyle ciddi meselelerle uğraşmak hiç elimden gelmediği için, espriler yapmak, konuyu değiştirmek, veya hatta direkt konuyu sulandıracak bir bakış açısıyla yaklaşmak gibi abuk subuk yöntemlerle ortamı yumuşatırdım. (Tabii bunu çatışma ortamının içinde değil, çatışmanın muhatapları fiziksel olarak birbirlerinden ayrı olduklarında yapardım.)

Sanırım bugün bile, kendi çatışmalarıma aynı sulu yöntemle yaklaşıyorum. Kendi hislerimi, ortamdaki gerginliği ve çatışmanın olası sonuçlarını küçümseyip dalga geçiyorum.

Bundan, çatışmayı görmezden geldiğim veya hasır altı etmeye çalıştığım anlamı çıkmasın. Sadece, büyütülecek bir şey olmadığını, sonuçta epi topu bir galaksideki bir güneş sisteminin bir gezegeninde tarihin kısa bir anında yaşayan bir tek kişinin hayatındaki bir sorun olduğunu düşünüyorum. Pratik bir yaklaşım esasında, çünkü gözümde büyütmediğimde sorunları çözmek kolaylaşıyor.

not arguing

#10 Hazine

ETİK SÜRTÜK, ALIŞTIRMA #10: Partnerinle birlikte olduğun için şanslı oluşunun sebeplerini anlatan 10 veya daha çok maddelik bir liste yap. Partnerinin seninle birlikte olduğu için şanslı oluşunun sebeplerini anlatan 10 veya daha çok maddelik bir liste yap. Listelerini birkaç gün yanında taşıyıp aklına yeni şeyler geldikçe listelere eklemeyi dene. Belki partnerin ve sen, ikiniz de listeler yapıp sonra birbirinizle paylaşabilirsiniz.Uncle Scrooge

Bu alıştırmayı bir partnerimle yaptım. Başka bir partnerimle de şu anda yapıyorum. Güven tazelemek istiyorsan sana da şiddetle öneririm. Hem yazma süreci hem de sonra paylaşmak çok eğlenceli oluyor.

Yalnız, listeleri yazıp partnerime verdikten sonra aklıma bir şey takıldı. Partnerime uzun uzun anlatıp onun anladığına ikna olana kadar da rahat edemedim.

Liste, “onunla birlikte olduğum için şanslı oluşumun sebeplerini” anlatıyordu. Ama “onunla birlikte olma sebeplerimi” değil. Yani, birlikte olduktan sonra, “ay biz ne güzeliz” dedirten şeylerin listesiydi.

Listeyi verdiğimde, sanki “İşte seninle bunlar sebebiyle birlikteyim.” demiş gibi hissettim. Bunun altında da, “Eğer bunlar devam etmezse senden sıkılırım.” mesajı varmış gibi geldi. Bu rahatsızlığı hissedince önce kendimi sorguladım tabii, bunun doğru olup olmadığını anlamak için.

Doğru değildi. Birini sevmemin sebeplerini bir liste haline getirebileceğimi sanmıyorum. Hatta o on kalemlik listedeki maddelerin hepsini bile kaybetsek sevmeye devam edeceğimi düşünüyorum. Tabii listedekilerin başka şeylerle değişmesi şartıyla… çünkü sonuçta listedekiler tek tek önemli olmasa da “Onunla birlikte olduğum için şanslıyım.” veya “O benimle birlikte olduğu için şanslı.” lafının kendisi gerek koşul. Eğer birbirimize sahip olduğumuz için şanslı hissetmiyorsak kendimizi, ortada bir sorun var demektir.

Bir derdim bu.

Bir diğeri de, “onun benimle birlikte olduğu için neden şanslı olduğunu” bilemedim. Daha ziyade, bir tür meta-liste hazırladım sanıyorum: “Onun, benimle birlikte olduğu için kendini şanslı hissetmesine sebep olan şeyler” listesi. Yani, kendi görüşlerimden ziyade onun görüşlerini yansıttı listem çoğunlukla. Gerçi bu da kötü bir şey değil ki… Sonra onun yazdıklarıyla kıyaslayınca çok güldüm. Sözcük tercihinden açıklayıcı notlara kadar birçok detay çekti ilgimi.

Neyse işte, lafı uzatmayayım: Bu alıştırmayı cidden öneriyorum. Güven tazelemek için yapabilirsiniz. Sırf sululuk olsun diye yapabilirsiniz. Veya birbirinize hediye almak yerine yapabilirsiniz.

treasure

#9 Kendine nazik olmanın 15 yolu

ETİK SÜRTÜK, ALIŞTIRMA #9: Kendine nazik olmak için yapabileceğin 15 basit şeyden oluşan bir liste yap: Örneğin “Dükkana gidip kendime bir çiçek almak.” veya “Ayaklarımı sıcak suya sokmak ve sonra da bir güzel masaj yapmak.” gibi. Bazen kendine şu soruyu sormak faydalıdır: “Kendimi daha güvenli, daha iyi, daha ilgilenilmiş hissetmek için ne yapabilirim?” Listendeki maddeleri küçük fişlere yaz. Kendini üzgün hissettiğinde ve keyfini biraz yerine getirmek istediğinde, bir kart çek ve yazılı şeyi yap.

Kendimi üzgün hissettiğimde genellikle nasıl daha iyi hissedebileceğim sorusu, üzgün olmamın sebeplerine odaklanıyor. Yani mesela hayatımda bir şey ters gidince, ayak masajı yapmanın bana pek bir faydası olmuyor. Hatta dikkatimi dağıtan şeyler daha da keyfimi kaçırıyor; ortada bir sorun varsa bu soruna odaklanmalıyım, niye başka şey yapayım?

O yüzden bu soruda ben iki ayrı liste görüyorum:kindtoyourself

* Kendini üzgün hissettiğimde, kendimi daha güvenli, daha iyi hissetmek için yapabileceklerim listesi.

* Keyfimi yerine getirmek istediğimde yapabileceklerim listesi.

üzgün OLDUĞUMDA…

1) Sorunu bir kenara yazarım ve üzerine düşünürüm. Sorunun altında yatan başka şeyler olup olmadığına kafa yorarım.

2) Sorunumu çözmek için yapabileceğim somut şeylerin bir listesini çıkarırım.

3) Sorunu kimlerle paylaşabileceğimi, kimlerin bana yardımcı olabileceğini düşünürüm. Bu arkadaşlarımla irtibata geçerim.

4) Şiir okurum. Şiir yazarım. Bunlar soruna odaklanmamı sağlar.

5) Dans ederim. Hislerimi bedenimle ifade etmek hislerimi anlamamı kolaylaştırır bazen.

6) Sevdiklerime sarılırım, genel olarak onlara daha çok dokunurum.

7) Odamdaki eşyaları veya eşyaların yerlerini, ruh halimi yansıtacak şekilde düzenlerim.

8) Çay içerim. Çay iyidir. :)

9) Topluluk içine çıkarım. Yalnız kalmanın böyle durumlarda faydadan çok zararı oldu bana. (Topluluk içine çıkmak sosyalleşmek demek değil.)

10) Yapmam gereken pratik şeylere el atarım. Temizlik, bulaşık, çamaşır gibi… Beynimi meşgul etmeyen şeyler yapmak hem konsantrasyonumu arttırır, hem de bu işleri aradan çıkarmış olmak beni motive eder.

11) Duş alırım.

12) Soruna odaklanmamı engelleyen şeylerin listesini çıkarırım. Yapmam gerekenler, aklıma takılan diğer işler vb. Bunlar gözümün önünde somutlanınca zihnimi meşgul etmeyi bırakırlar, çünkü onlara ne zaman odaklanacağımı belirlerim – o zaman bu zaman değildir.reading

13) Müzik dinlerim. Yeni müzisyenler ve müzik grupları keşfederim.

14) Saatlerce kitap okurum. Bu ilk bakışta dikkat dağıtıcı gibi gelebilir kulağa, ama kitaplar benim odaklanmamı sağlıyorlar ve kendi hayatıma kitabın filtresinden bakmanın çok yaratıcı etkisi oluyor.

15) Araba gürültüsünün olmadığı bir parkta çimlere uzanırım.

KEYFİMİ YERİNE GETİRMEK İÇİN…

1) Sevdiklerime mektup/kart yollarım. (Evet bunu gerçekten yapıyorum hala.)

2) Uzun süredir beklettiğim işlerden en az bir tanesi yaparım. Aylardır okunmayı bekleyen bir makale olabilir bu, ya da erteleyip durduğum başka bir iş olabilir.

3) Tiyatro ve sinema programlarına bakarım. O anda gidemiyor olsam bile gelecek hafta gitmeyi planlamak yeter keyfimi yerine getirmeye.

4) Saçma kara kalem çizimler yaparım.

5) Küçük (Şirinler boyutunda) şeytancıkların ordan oraya koşturup etrafı birbirine kattıklarını, müthiş bir gürültüyle eğlendiklerini canlandırırım gözümde.

6) Kitap okurum.devil

7) Dans ederim.

8) Uzun zamandır yemediğim bir şey yerim. (Bu çok basit bir şey de olabilir. Aylardır sakız çiğnemediğimi fark edip iki günde bir paket sakız bitirdiğim olmuştu.)

9) Deniz kıyısında gün batımını seyrederim.

10) Sevdiğim bir insanla, sarılarak uyurum. (Seks yapmam genellikle, keyifsizsem odaklanamıyorum pek.)

11) Eski fotoğraflara, eski yazılarıma vb. göz atarım.

12) Odamı temizlerim. (Temizlik yapmayı değil, gereksiz bulduğum şeyleri atmayı kast ediyorum. Odamdaki eşya miktarının azalması beni cidden çok keyiflendiriyor.)

13) Şehirde yeni bir yer keşfederim. Gitmediğim bir müzeye, bir mahalleye, bir parka giderim.

14) Denize girerim. (Bunu her zaman yapamıyorum tabii. Ama mümkünse liste başıdır kesin!)

15) İnternette kısa animasyon filmleri izlerim.

Listeleri hazırlarken aklıma “yeni” diyebileceğim bir şey gelmedi. Ama eski olup uzun zamandır yapmadığım şeyleri hatırladım. Şimdi geriye sadece yapmak kalıyor herhalde.

#8 Güven verme

ETİK SÜRTÜK, ALIŞTIRMA #8: İşte, zor zamanlarda bile partnerinle birbirinize “kıyamaaam”ayı öğrenmek için yapabileceğiniz bir alıştırma.
Partnerinin sana güven vermek için yapabileceği on şeyi yaz.
Soyutlamalardan kaçın – duygulara değil davranışlara odaklan. “Beni daha çok sev.” bir duygudur ve eyleme geçirmesi zordur: Partnerinin seni daha çok sevdiğini nereden bileceksin? “Bana bir gül getir.” cebinde birkaç lirası olan herkesin yapabileceği bir davranıştır. Listeni gizli olarak çıkar, partnerin de aynısını yapabilir, sonra bir araya gelin ve birbirinizin listesine bakın. Elde liste olunca, birbirinize güven vermenin ne kolay olduğuna şaşıracaksınız.
Bu ödev göründüğünden daha karmaşık olabilir. Aklına birçok soru gelebilir: Onu nasıl isteyeyim ben yahu? Partnerimin zaten biliyor olması gerekmez mi? Ben istedikten sonra, aynı şey olur mu? Eğer partnerim beni sevseydi tüm bunlar zaten olmaz mıydı?
Böyle düşüncelere dalıyorsan, partnerin senden güven vermeni istese nasıl olacağını düşün. Nasıl yardımcı olacağını bilmek daha iyi hissettirmez miydi? Birbirimizin aklını okuyamayız, ama partnerimizi önemsiyoruz ve nasıl yapacağımızı anlar anlamaz da yardımcı olabiliriz.

Bu alıştırmayı şu anda birlikte olduğum bir kadınla birlikte yapmayı denedim, çünkü onun ilişkiye güvenmesini sağlamakta zorlanıyordum. Tabii bunun gibi alıştırmaların hiçbiri, yazarların tam söylediği gibi yapılamıyor: İnsan alıştırmayı yaparken aklına başka şeyler geliyor. Eh, aklına geliyorsa önemli olmalı, o patikayı takip ediyorsun, belki alıştırmadan biraz uzaklaşıyorsun ama asıl mesele kendine yaklaşmak değil mi zaten?

reassuring

İşte bu alıştırmada da öyle oldu. Ama sonucu iyi mi kötü mü bilemiyorum. Bak şimdi:

Ama ondan önce: Ben liste yapamadım. Aklıma tek bir şey gelmedi. Daha doğrusu, aklıma gelen şeyleri zaten çoktan istemiş olduğumu fark ettim. (İstediklerimi de mümkün olduğunca gerçekleştirmeye çalışıyoruz hali hazırda.) Mesela birlikte bir kitap okuduk, birlikte tatile çıkma planı yaptık, birlikte bir dizi seyretmeye başladık. Sanırım bunların ortak özelliği, görece uzun vadeli etkinlikler olmaları. Yani bu planları yaparken bir bakıma “Evet, ben bu ilişkinin önümüzdeki dört ay boyunca devam edeceğini düşünmek istiyorum.” demiş oluyoruz. Özellikle önemli olan da, plan yapmayı hiç bırakmamamız.

Plandan kastım hayal değil. Gerçek, somut plan yapmaktan bahsediyorum. Bu olduğu sürece, yani karşımdaki insanın ilişkiyi hayatının bir parçası olarak ciddiye aldığını ve onun için emek sarf ettiğini gördüğüm sürece, pek güven sorunu yaşamıyorum.ilişkide bug

Bunun dışında, partnerimin liste yapmaya karar verdi.

Ama ortaya birden fazla liste çıktı!

Benim, “E bu aklıma gelenleri zaten yapıyoz ki” diye düşündüğüm şeyler partnerimde bir liste haline geldiler: “Zaten yapmakta olduğum ve ona güven veren şeyler” listesi şimdilik 14 maddeden oluşuyor.

“Ona güven vermek için yapabileceklerim” listesinin ilk maddesinde “Önceki listedekileri yapmaya devam.” yazıyor. (Bu “yapabileceklerim” listesinde şimdilik toplam 5 madde var.)

Bu “zaten yaptıklarım” listesi ile ilgili hislerim biraz karışık…

Bir yandan, “A ne güzel, aslında güven verecek birçok şey yapıyormuşum.” diye düşündüm. Üstelik bu liste alıştırması, partnerimin birçok yaptığımı fark etmesini sağladı.

Öte yandan doğal olarak yaptığım birçok şeyi “güven vermek için yapıyor” olmak biraz yabancılaştırdı beni davranışlarıma. Şimdi bir de bunları yapmaya devam etmek güven bağlamına oturmuş oldu ve bunun dışına nasıl çıkabileceğimi bilmiyorum.

Ben onların hiçbirini o kendini iyi veya güvende hissetsin diye yapmıyordum.

Hatta listede bence partnerimin kendini güvensiz hissetmesine yol açması gereken ancak onun yanlış yorumlayıp güven kazandığı şeyler var! Bak şöyle:

Onunla tanışmak istediğimde, hali hazırda birlikte olduğum kişi kıskançlık etmişti ama ben “Hayır, tanışacağım.” demiştim ve haftalar süren ciddi bir kriz yaşamıştık. Partnerim bundan “Seçmek zorunda bırakıldığında beni seçmiştin.” sonucunu çıkarmış. Oysa ben o tarihte “onu” değil, “yeni bir insanı tanıma özgürlüğünü” seçmiştim. Yani eğer şimdi bugün bambaşka biri ilgimi çekerse ve partnerim beni engellemeye kalkarsa, ben yine “yeni bir insanı tanıma özgürlüğünü” seçeceğim. Ve bu talebim çoğunlukla kişilerin kendilerinden bağımsız oluyor: Ne önceki ilişkilerimi, ne önceki hislerimi etkiliyor.

Picasso’nun resimlerini beğeniyorsam, Edvard Munch’ün resimlerini görüp beğendiğimde Picasso’yu bu sebeple beğenmemeye başlamam. Picasso’yu, Munch’ün eserlerini tanımadığım için değil, Picasso’nun eserlerini tanıdığım için seviyorum.

Konuya dönelim… Liste…

Alıştırmanın formülasyonunda da “Ben istedikten sonra, aynı şey olur mu? Eğer partnerim beni sevseydi tüm bunlar zaten olmaz mıydı?” gibi şüphelere değinilmiş. Oysa şimdi ben, elimde listeyle, aynı kaygıları tersten yaşıyorum. Partnerim ben bunları yaparken ne hisseder bilemem; ama peki ya ben bu güven verici şeyleri yaparken ne hissedeceğim?

Gerçi haksızlık etmemem lazım. “Yapabileceklerim” listesine tekrar bakıyorum şimdi. Beş maddenin üç tanesi gerçekten de aklıma gelmemiş olan, aklıma gelse kendiliğimden yapacağım şeyler. Yani Etik Sürtük yazarlarının yapmamızı önerdiği alıştırma işe yaradı gibi.smbc cheating

#7 Kıskançlık deneyimini nasıl yaşıyorsun?

ETİK SÜRTÜK, ALIŞTIRMA #7: Kendine, içe-bakış için zaman ayır. Kıskançlık hissettiğin zamanları hatırla ve nasıl hissetmiş olduğunu yaz. Zihninin onların neler yapmakta olduğuyla ilgili endişeli düşüncelere daldığını fark edebilirsin. Bunların arasından kendi hislerine ulaşman biraz sabır isteyebilir: öfke, keder, ümitsizlik, umutsuzluk, kaygı; kendini kaybolmuş, çirkin, yalnız, değersiz hissetme; ya da kıskançlığı deneyimlerken hissettiğin başka şeyler. Genelde kötü hislerimiz için kendimizi suçlamaya eğilimliyiz, sanki kendimizi berbat hissetmemizi haklı çıkarmak zorundaymışız gibi. Kendini bu kadar kötü hissettiğin tam o anda kendine biraz şefkat göster.

Ya da kıskançlık hakkında serbestçe bir yazı yaz – saatini 5-10 dakika sonraya kur ve aklına her ne geliyorsa yaz. Süre bitince kendine iyi davran. Bu egzersizi birden fazla kez yapmak isteyebilirsin, belki de günlük tutar gibi farklı zamanlarda yazmak isteyebilirsin… sadece kendinin (veya belki çok güvendiğin bir arkadaşının ve/veya terapistinin de) okuyacağı bir günlük.

Ya da kıskançlığına bir mektup yaz. Ona, amacının ne olduğunu sor. Sana tavsiyede bulunmasını iste. Sonra da kıskançlığın bu mektuba yanıt versin.

jealous

Kıskançlığı hiç gerçekten yaşamadım sanırım. Yeterince ilgi görmediğimi, daha çok ilgiyi hak ettiğimi falan düşündüğüm, bundan dolayı gayet hırçın tepkiler verdiğim oldu. Ama hiçbir zaman “diğer erkek” hakkında kötü bir şey hissetmedim. Bak, kötü bir şey yapmadım demiyorum, hissetmedim de. Sıkıntı onun varlığı değildi, onun benim sevdiğim insanla yaptıkları değildi. Sıkıntı, sevdiğim insanın benimle yapmadıklarıydı.

Ta ergenlikten beri, kıskançlığı bir “sahiplik” duygusuyla eşleştirmiştim ve bu yüzden de hiç kendime yakıştırmadım. Ergenliğimde bile, biriyle ilgili kıskançlık hissettiğimde hemen kendimi sorgulamaya başlar, karşımdaki insan bana aitmiş gibi düşündüğüm için kendime kızardım. Böylece kıskançlık hissinin altında yatan asıl rahatsızlığıma daha rahat ulaştım. (Ergenliğimde ulaşmadım tabii, o zamanlar neredeyse hiçbir şeye ulaşmadım. Ama o düşünceler sonradan kendi hislerimi anlamamı kolaylaştırdı.)

Başka insanların beni kıskandığı oldu. Bu durumlarda da ne yapacağımı hiç bilemedim. Çünkü “Sana ne be, ne hissediyorsam ben hissediyorum.” demek geliyordu içimden, ama karşımdaki insanın aslında derdinin başka bir şey olduğunu da seziyordum. Bu derdi keşfetmeye çalıştığımda da hep konuyu değiştiriyormuşum, sorun bende değil onda gibi davranıyormuşum izlenimi uyandırıyordum. Bu döngüden şimdiye kadar hiç çıkabildiğim olmadı. (Önerisi olan?)

Tuhaf aslında. Tek çocuk olduğum için, ailemin sevgisini kimseyle paylaşmak zorunda kalmamıştım. Bir yandan, belki bu durum benim sevilme hissimde bir doygunluğa sebep oldu ve böylece büyüdüğümde daha az talepkâr ve daha kendine yeter biri oldum. Bir yandan da tek çocuk olmanın genel olarak paylaşma kabiliyetimi azaltmış olduğunu gözlemliyorum. Paylaşmayı bilmiyorum, empati yapmakta zorlanıyorum, iletişim yeteneklerim çok zayıf falan.

Yani işte kıskançlık meselesinde, ortada bir paylaşamama sorunu olabiliyor, ama aynı zamanda benim kafam rahat oluyor (“Acaba şimdi ne yapıyorlar?” gibi sorular gelmiyor bile aklıma.), kıskançlık krizine falan girmiyorum.

Neyse ki uzun zamandır gerçek dünyadayım da paylaşmak ne demektir biraz anlayabildim.

Yine de, kıskançlık dediğimiz şey “sevgilimi paylaşmak” ise, bu zaten çok saçma değil mi? Sevgilim benim değil ki onu paylaşayım?! Yok daha ziyade “sevgilimin hislerini bir başka erkekle paylaşmak” ise kastımız, bu da pek aklıma yatmıyor. Hem hislerin niceliksel bir sınırı yok, hem olsa bile bunu zaten sevgilimin arkadaşlarıyla, ailesiyle falan paylaşır haldeyim. Ha, “sevgilimin zamanını ve dikkatini paylaşmak” ise dert, bunun için de başka bir erkeğe gerek yok; işten, okuldan, arkadaşlardan, her şeyden kıskanmak mümkün… Ama buna da artık kıskançlık denir mi emin değilim; daha ziyade, çok talepkar bir ilişki derdim ben olsam.

ecard on jealousy

#6 Kusursuzluk pratikten geçer.

ETİK SÜRTÜK, ALIŞTIRMA #6:
Erkekler için: Bu deneyimi tam olarak kazandığınızı hisseden kadar her 3-4 mastürbasyondan birini prezervatifle yapın.
Erkeklerle seks yapan herkes için: Büyük paket prezervatif alın – en ucuzu işinizi görecektir – ve onları muza, salatalığa, yapay penise (dildo) olabilecek en seksi şekilde takma pratiği yapın… önce elinizle, sonra ağzınızla. Tüm paketi kullanın.
Herkes için: Sıvı takası riski olmayan ya da en az olan şekilde boşalabildiğiniz tüm yolların listesini yapın.

Şunu söyleyerek başlamak isterim ki, kendi takıntılarım yüzünden ara sıra yaptığım bir şeyi burada alıştırma olarak vermelerine çok sevindim. (bkz. Mastürbasyon meşakkatli bir şeydir.)640_condom

Şimdiye kadar çok seyrek olarak prezervatif kullanmadan penetrasyon yaşadım. Prezervatifsiz seksin de çoğu, o an çok gergin olduğum ve plastiğin işi daha da zorlaştıracağını düşündüğüm için oldu. Saysam bir elin parmağını da geçmez herhalde. Onlarda da, bir süre sonra prezervatif takıp öyle devam etmiştim.

Kitapta güvenli seks, cinsel sağlık açısından vurgulanıyor. Benimse yakın zamana kadar birincil kaygım hamilelik riskiydi. Öncelikle, kürtajın ne kadar belalı bir şey olduğunu anlıyorum; böyle bir acıdan kaçınmak için ne gerekiyorsa yapmalı. İkincisi, hâlâ hoşlaşmıyorum doğum kontrol haplarından; kadının hormonal düzeninin böyle kurcalanmasının olumsuz etkileri olur gibime geliyor. Son olarak, kadının hamilelik öncesiyle sonrası bir değil; hamile kaldıktan sonra birçok sebeple çocuğu aldırmamaya karar verebilir kadın: Kürtajdan korkabilir (haklı olarak) mesela, ya da hormonları onu anneliğe hazırladıkça görüşleri değişebilir.

Uzun lafın kısası, böyle bir riski şimdiye kadar -sanırım- hiç almadım. Plastik hiç hoşuma gitmiyor, hele ki penisimde. Ama şimdiye kadar aramız iyi kendisiyle.

Öte yandan, seksi güvensiz hale getirecek daha bir dünya şey var. Hiç penetrasyon yaşamadım diyorum, ama oral seks, sürtünme vb. etkinlikler de sağlık açısından riskli bölgeler.

Ve utanarak söylüyorum ki cinsel yoldan bulaşan hastalıklar için hayatımdaki ilk ve tek kan testini sadece birkaç ay önce yaptırdım. İki sene cinsellik konusunda blog tutup sonra böyle önemli konuları hiç ciddiye almamak bildiğin aptallık.

Bu da bana ödev olsun.

pokemon