Tag Archives: cinsel sağlık

Bir seks bağımlısıyla söyleşi 3: nasıl idare ediyorsun?

“Yaklaşık altı ay önce seks bağımlısı olduğunu keşfettiğini” söyleyen Canan Irmak’la başladığımız söyleşi dizisinin üçüncü ve son bölümündeyiz. Canan 30’lu yaşlarında, evli ve iki çocuk annesi. Şu anda eşi dışında 10 partneri var ve bir blog açıp kendi deneyimlerini paylaşmak istiyor. İlk söyleşide, Canan’ın çok-eşlilik deneyimine giriş yaptık, ikinci söyleşide olayın duygusal boyutlarına odaklandık. Şimdi daha pratik konulara gireceğiz.

Bu söyleşideki sorularım biraz daha kişisel ve özel olabilir. Sınırları aşarsam lütfen yanıt vermek istemediğini söylemekten çekinme.

Son söyleşinin ilk sorusu: Altı ay önce seks bağımlısı olduğunu fark ettiğini söylemiştin. Kırk mesajlık yazışmamıza rağmen bununla ne kast ettiğini hala tam anlamış değilim. Altı ay önce ne oldu? Bir anda libidonun yükseldiğini mi hissettin? Her zamanki libidonun seks bağımlılığı olarak sınıflandırıldığını mı öğrendin? Her zamanki gibi olmana rağmen “Böyleyse böyle, ben de ona göre davranırım.” deyip libidonu (veya seks bağımlılığını) kabullenmeyi mi seçtin?

Daha önce de söylediğim gibi oldum olası tek bir erkeğe bağlı kalmak fikri bile canımı sıkıyordu. Her zaman en az iki kişiydi hayatımdakiler. Hayatımdaki diyorum çünkü aklımda seviştiğim o kadar çok erkek vardı ki sayısını bilmiyorum. Sonra evlilik, iki doğum derken üzeri kapandı dürtülerimin. Öncelik çocuklarım oldu. Ama altını çizmeliyim. Tek eşli kaldığım dönemdeki sinir kat sayımu anlatamam. İstesem bile erişemeyeceğim için ikinci bir erkeğe, sinirden kendi kendimi yiyordum. Tabi iki doğum arası bir iki iş yerinde çalıştım. İkinci doğum sonrasında da. Her seferinde ilk bir ay kadar bir süre kendime gelmem zor oluyor. Ama kendime gelip birey olduğumu fark ettiğimde gözüm açılıyor ve aranmaya başlıyorum. Altı ay önce olan da buydu. Tabii ki biraz araştırma da yaptım bu arada. Bitmek bilmeyen arzunun sebebinin bağımlılık olduğunu fark ettim. Ve kabullendim. Ona göre davranmaya düşünmeye başladım. Hep söylerim iş yerine geldiğimde ne anneyim ne birinin evladıyım ne eş ne kardeş… Hiç bir ünvanı sıfatı kabul etmiyorum. Sadece kendim oluyorum. En özgür olduğum yer iş yerim.

Bu dönüm noktasında aynı anda başka önemli bir olay oldu mu? (Çok heyecanlı bir cinsel ilişki? Eşinle umutsuz bir kavga? Çok çekici bir erkekle tanışma? Okuduğun bir yazı? Bir arkadaşının söylediği bir laf?)

Hem eşimle bir kavga hem de -bence- çok çekici bir erkekle karşılaşmamın çok büyük etkileri oldu. Eşimle ettiğim kavga; “Yıllardır kendimi kontrol etmeye çalışıyorum ama ne için?” sorusunu sormama sebep oldu. Karşılaştığım adam da; hiç benim beğenmeyeceğim karakterde olmasına karşın adeta ona hayvani dürtülerimin uyanmasına sebep oldu. Böylece çok eşlilik tekrar başlamış oldu.

Çok-eşli veya çok-aşklı yaşamla ilgili kitap, makale, blog vb. okudun mu hiç? Açık ilişki yaşayan (yani, ilişkideki herkesin başka partnerlerin varlığını bildiği ve böyle bir anlaşma yaparak ilişki kuran) tanıdığın kimse var mı? Bu insanlarla hiç konuştun mu? Onlardan öğrenmek isteyebileceğin bir şey var mı?

Evet bu konuyla ilgili makale ve bloglar okudum.

Bir arkadaşımın yaşantısı açık ilişkiye benziyor. Eşiyle aralarında bir anlaşma var başkalarıyla ilişki yürütmek adına. Ancak eşler diğer kişileri bilmiyor ve sayılarını da bilmiyor.

En çok sayıyı sınırlı tutabiliyorlarsa bunu nasıl sağladıklarını sorardım sanırım. Çünkü bana göre nerdeyse her erkek aday ilişki yaşamak için. Tabi kriterlerimiz uyarsa. Öyle tip, boy, kültür gibi şeyleri hiç ayırt etmiyorum. Sadece konuşabileceğim frekansta olmalı ilk ilişki için. Bu gibi şeyler yaşıyorlar mı onu sorardım. Ayrıca açık ilişkinin ana ilişkiye katkısını sorardım kesinlikle.

Kendi ilişkilerinde cinsel sağlık güvenliğini nasıl sağlıyorsun?

Bu konu hakkında hiçbir tedbirim ya da endişem yok. Evet bahse konu hastalıklar çok ciddi sonuçlar doğurabilir ancak eşimin de daha önce böyle eylemleri olduğunu, onun da böyle bir endişe taşımadığını biliyorum. Bahane ya da iyi bir gerekçe olmayabilir kabul. Ama benim görüşüm, saçma ve mantık dışı olsa bile, hayatın en önemli en gizli ve en rahat geçirilmesi gereken anlarını adeta check-up yapar gibi araştırarak kurcalayarak kendimi baştan endişeye boğarak geçirmeyi anlamsız buluyorum.

Aslında benim sorum eşinle veya ahlakla ilgili değildi. Kendi sağlığını ve birlikte olduğun diğer insanların sağlığını soruyordum. Cinsel sağlığını göz önünde bulundurmak için birçok sebebin olabilir: kazara bir hastalık kaparsan bütün ilişkilerinin açığa çıkma riski mesela, veya bulaşıcı bir hastalık sebebiyle cinsel hayatının kalıcı olarak aksaması veya zorlaşması gibi. Partnerlerin prezervatif kullanıyorlar mı? Sen kullanmalarını talep ediyor musun? Bu konudaki tavırları ne? Senden, diğer partnerlerinleyken korunmanı talep ediyorlar mı mesela?

Prezervatif hiçbiri kullanmıyor eşim hariç. Ben istesem de kullanmak istemiyorlar ki ben de istemiyorum. Diğer partnerlerimle de korunmamı talep eden olmadı.

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar hakkında bilgi sahibi misin? Böyle bir hastalığa sahip bir tanıdığın var mı?

Evet cinsel hastalıklar konusunda bilgi sahibiyim. Sonuçlarının neler olabileceğini de biliyorum. Böyle bir hastalığa sahip tanıdığım birisi yok çevremde. Teorik olarak evet, ilişkiye girmeden önce bir takım testler vs. yapılmalı ki, karşımdakinde yada bende varsa bulaşmasın. Fakat gerçek yaşamda bu teoriye uyacak kimseyi bulamadım ben. Yani partnerlerimin de kesinlikle böyle bir talebi olmadı. Olsaydı yaptırırdım tabii ki.

Arada gözden kaçırdığımız bir şey var bence. Ben ve partnerlerim, günlük yaşamın sıkıntılarından sıyrılmak, birkaç saat de olsa her şeyi bir kenara bırakıp keyif almak istiyoruz. İçlerinden bir tanesi bile hastalık endişesi taşımadı. Hiçbirinin ilk eş/sevgili dışı ilişkisi ben değilim. Benim için de öyle, ilk değiller. Bu konuyu çok bağlayabileceğimi sanmıyorum. Demeye çalıştığım, herkes koşulsuz şartsız kaygısız ilişki arıyor. Bu kadar irdelemeye girmeme sebebimiz bunlar sanırım.

Bir de yine kendi görüşümü paylaşayım. Hepimiz şu veya bu sebeple öleceğiz. Yediğimiz içtiğimiz her şeyin inanılmaz zararları var ve bunlar için bile herhangi bir tedbir almıyoruz. Çocuklarımıza bebeklerimize yedirdiğimize dikkat ediyoruz desek bile etmiyoruz edemiyoruz. Bir noktada kontrolümüzden çıkıyor mutlaka.

Cinsel hastalık evet önemli ama şöyle düşünüyorum, kalp krizi riski var diye sigara, siroz olursun diye içki içmeyi bırakıyor muyuz? Ucunda hastalık riski olsa da partnerlerimin yarısı başkalarıyla ya da benle ilişki yaşamayı bırakmazlar diye düşünüyorum.

Bu kısım çok tepki çekecektir eminim ama ne ben ne partnerlerim böyle bir endişe içinde değiliz.

Önceden sormuş olmam gereken bir soru aslında: Partnerlerinin üçüyle iş yerinde tanıştığını söylemiştin. Diğerleriyle nerede ve nasıl tanıştınız?

Her şeyin başlangıcı olan “O adam” sayesinde yıllar sonra ilk kez evlilik dışı ilişki yaşadığım adamla tanıştım. Aslında bir grup seks yaşanacaktı fakat “O adam” bizim günümüzü mahvedebilir diye baş başa görüşme kararı aldık böylece tanıştık. Onun etrafından 4kişi bahsi geçen ilişki yaşadığım/konuştuğum kişiler. Bir tanesi de, bir ürün teslimi için iş yerime gelmişti. O gün göz koymuş zaten. Ama ben bunu epey bir zaman sonra öğrendim. O arada mesajlaşmaya başlamıştık. Böylece partnerlerime dahil olmuş oldu.

Kendi deneyimlerini anlattığın bir blog açmak istediğini söylemiştin. Neler paylaşmak istiyorsun bu blogda?

Blog açmak istememdeki sebep tamamen özel hayatımı paylaşma isteğimden kaynaklanıyor. Tabii ki partnerlerimin iznini aldım paylaşmak için. Şu an talep içeriğin pornografik olmasından yana. Ben de öyle mi olsun yoksa sadece duygusal durum mu paylaşsam bilemedim.

Blogla ilgili kafam çok karışık olsa da, genel olarak 18+ içerikli olacağı ve sanırım biraz pornografik olabileceği kanısındayım. Etrafımdaki ve olayın parçası olan bireyler “açık açık her şeyiyle argo tabirlerle” anlat diyor. Bense eşimle bile takma isimlerle konuşurum. En kötü ihtimalle seninki benimki deriz. Şimdi bu bana ters geliyor biraz. Ama yine de kendime uyarlayacağım bir şekilde. Sanırım olayları dakikası dakikasına anlatmak yerine o anki duygularıma yoğunlaşacağım.

Blogu hazırlamaya başladım şu adreste: conf.zyrosite.com

Çok bir şey yazmadım sadece giriş yaptım.

Sence peki, blogda dedikleri gibi pornografik olmak ne kadar doğru? Senin yaşını, memleketini, dünya görüşünü bilmiyorum. Sıradan bir okur olarak ne okumak isterdin?

Uzun ve doyurucu bir cevap istiyorum sakin kafayla yaz lütfen.


Ben tabii ukalanın teki olduğum için Canan’ın bu sorusuna uzun uzun yanıt verdim gerçekten de.

İçerikle ilgili Greta’nın “porno mu erotika mı” yazısını önererek başladım. Özellikle, “pornografik” veya “açık açık” yazılmasının blogun amacını belirlemeyeceği, blogun amacını ayrıca belirlemesi gerektiğini söyledim. Kendi beklentilerim açısında “o anki duygularıma yoğunlaşacağım” kısmını daha ilginç bulduğumu da ekledim tabii ki.

Daha somut öneriler de yaptım, bir okuyucu olarak neler öğrenmek isteyebileceğimle ilgili. Ama bence en önemli lafı en sonda söyledim ve diğer söylediklerimi de anlamsız kılıyor:

İlk söylemem gerekeni son olarak söyleyeceğim: Lütfen erkeklere akıl danışmayı bırak. Konuşabileceğin tanıdığın bir kadın varsa onunla konuş. Sonrasında da bloga birkaç şey koyduktan sonra 5harfliler.com ile iletişime geç. Erkekler (ben de dahil) seni yanlış yönlendireceklerdir blog içeriğiyle ilgili.

Canan’ın blogunun başlığı Güven ve Özgürlük. Adresini de tekrar vereyim: confidenceisfreedom.zyrosite.com . Blog şöyle başlıyor:

Herkesin hayatı kendine göre “Anlatsam roman olur” tarzında ilerliyor tabii ki.

Benimki de böyle bir hayat. Ama birinci, herkesin bildiği hayatımın dışında; sınırlı sayıda kişinin bildiği ve gizliden yürüttüğüm ve zamanımın çoğunu buna harcadığım ikinci bir hayatım var.

Zannedilenin aksine bu bir “Gündüzleri insan geceleri vampir” hikayesi değil. Tam tersi! Geceleri evli ve çocuklu bir kadın; gündüzleri ise karmaşık aşk hayatını yönetmeye çalışan bir kadın.

Buyrun hep birlikte bir yolculuğa başlayalım.

İyi yolculuklar!

#6 Kusursuzluk pratikten geçer.

ETİK SÜRTÜK, ALIŞTIRMA #6:
Erkekler için: Bu deneyimi tam olarak kazandığınızı hisseden kadar her 3-4 mastürbasyondan birini prezervatifle yapın.
Erkeklerle seks yapan herkes için: Büyük paket prezervatif alın – en ucuzu işinizi görecektir – ve onları muza, salatalığa, yapay penise (dildo) olabilecek en seksi şekilde takma pratiği yapın… önce elinizle, sonra ağzınızla. Tüm paketi kullanın.
Herkes için: Sıvı takası riski olmayan ya da en az olan şekilde boşalabildiğiniz tüm yolların listesini yapın.

Şunu söyleyerek başlamak isterim ki, kendi takıntılarım yüzünden ara sıra yaptığım bir şeyi burada alıştırma olarak vermelerine çok sevindim. (bkz. Mastürbasyon meşakkatli bir şeydir.)640_condom

Şimdiye kadar çok seyrek olarak prezervatif kullanmadan penetrasyon yaşadım. Prezervatifsiz seksin de çoğu, o an çok gergin olduğum ve plastiğin işi daha da zorlaştıracağını düşündüğüm için oldu. Saysam bir elin parmağını da geçmez herhalde. Onlarda da, bir süre sonra prezervatif takıp öyle devam etmiştim.

Kitapta güvenli seks, cinsel sağlık açısından vurgulanıyor. Benimse yakın zamana kadar birincil kaygım hamilelik riskiydi. Öncelikle, kürtajın ne kadar belalı bir şey olduğunu anlıyorum; böyle bir acıdan kaçınmak için ne gerekiyorsa yapmalı. İkincisi, hâlâ hoşlaşmıyorum doğum kontrol haplarından; kadının hormonal düzeninin böyle kurcalanmasının olumsuz etkileri olur gibime geliyor. Son olarak, kadının hamilelik öncesiyle sonrası bir değil; hamile kaldıktan sonra birçok sebeple çocuğu aldırmamaya karar verebilir kadın: Kürtajdan korkabilir (haklı olarak) mesela, ya da hormonları onu anneliğe hazırladıkça görüşleri değişebilir.

Uzun lafın kısası, böyle bir riski şimdiye kadar -sanırım- hiç almadım. Plastik hiç hoşuma gitmiyor, hele ki penisimde. Ama şimdiye kadar aramız iyi kendisiyle.

Öte yandan, seksi güvensiz hale getirecek daha bir dünya şey var. Hiç penetrasyon yaşamadım diyorum, ama oral seks, sürtünme vb. etkinlikler de sağlık açısından riskli bölgeler.

Ve utanarak söylüyorum ki cinsel yoldan bulaşan hastalıklar için hayatımdaki ilk ve tek kan testini sadece birkaç ay önce yaptırdım. İki sene cinsellik konusunda blog tutup sonra böyle önemli konuları hiç ciddiye almamak bildiğin aptallık.

Bu da bana ödev olsun.

pokemon

Bizim Bedenlerimiz, Bizim Kararlarımız – Tom Gualtieri (#4)

Penis başıyla klitoris, en azından görsel olarak, bağıntılı görünebilir, ama Morris L. Sorrells’in 2006’da yaptığı bir araştırma, penis başının değil sünnet derisinin en duyarlı bölge olduğunu tespit etti ve sinirsel işlev açısından sünnet derisinin klitorisin benzeri olduğunu gösterdi. Araştırma ayrıca kesilmemiş erkekte penis başının daha duyarlı olduğu sonucuna vardı. Embriyonik olarak sünnet derisiyle benzeşen bir deriyle korunan klitoris kaplı olduğu için aşırı duyarlı kalıyor.

“Sünnetli penisin başı sünnetsiz başına kıyasla daha az duyarlıdır. Sünnet derisinin içiyle dışı arasındaki geçiş bölgesi [mukokütanöz birleşim yeri] sünnetsiz penisin en duyarlı bölgesidir ve sünnetli derinin en duyarlı bölgelerinden daha duyarlıdır. Sünnet penisin en duyarlı kısmını [mukokütanöz birleşim yerini] kesip çıkarır.” Continue reading

Bizim Bedenlerimiz, Bizim Kararlarımız – Tom Gualtieri (#3)

“Genç oğlanlarda [mastürbasyonu durdurmak için] neredeyse daima başarılı olan bir çare, sünnettir… Operasyon bir cerrah tarafından anestezi yapılmaksızın uygulanmalıdır ki operasyona eşlik eden kısa süreli acı akılda faydalı bir etki bırakabilsin, özellikle de cezalandırma fikriyle birleştirilmesi durumunda. Birkaç hafta süren acı pratiği durduracak … “ John Harvey Kellogg, hekim (1852-1943)

Kellogg’un geç Viktoryan çağda önerdiği suistimal 21.yüzyılda herhangi bir ebeveynin midesini kaldırmaya yetecektir. “Suistimal” böyle bir standart prosedür için ağır bir sözcük gibi görünebilirse de, Kellogg’un sünneti bir “çare” olarak gösteren tasviri durumu hem yanlış tanıtıyor hem de iğrenç bir şekilde, olduğundan hafif gösteriyor. Kellogg’a göre eğer oğlunuzun kendine dokunduğunu görürseniz, onu penisinin bir kısmını keserek cezalandırmalısınız – bir çeşit Pavlovcu eğitim. Bence psikotik bir şey bu. Continue reading

Bizim Bedenlerimiz, Bizim Kararlarımız – Tom Gualtieri (#2)

Makalenin şurada bulabileceğin ilk parçası, şöyle bitiyor:

“Cinsel zapt, tahakkümle alakalıdır.

Peki, oğullarımız doğar doğmaz elimize bir bıçak alıp anatomilerinin en hassas ve duyarlı bir parçasını keserek ne gibi bir tahakküm uygulamış oluyoruz? Anne-çocuk ilişkisine ne oluyor mesela, yeni doğmuş bebeğini ona en korkunç acıyı yaşatacak bir yabancıya teslim ettiğinde?”

Flowchart1

Ben sünnetten kalıcı hasar gördüm. Kötü uygulanmış bir ameliyat beni, bazı cinsel faaliyetler sırasında katlanılmaz acılar yaşatan ciddi yara ve aşırı duyarlılıkla baş başa bıraktı. Bu duyarlılık yaşlandıkça daha da kötüleşti. İşin özü, bir kısımdan olması gerektiğinden fazla parça alınmıştı. Yetişkinliğimde, hastaneden eve penisimde dikişlerle geldiğimi öğrendim. Muayenenin ardından, bir ana damarın zarar gördüğü ve kesimin çok derinden yapıldığı açıkça ortaya çıkmıştı. Continue reading

Bizim Bedenlerimiz, Bizim Kararlarımız – Tom Gualtieri (#1)

“Benim bedenim, benim kararım.”

Bu lafı seviyorum, indirgemeci basitliğine rağmen. Bunun yanında tüm argüman manasız duruyor.

Amerika’da biz bedenimizle ne istersek yapabiliriz, intihar (bu başka bir yazının konusu) ve yasa dışı maddeler kullanmak dışında. Piercing’ler, dövmeler, kollajenler, cinsiyet değişiklikleri ve hormonlar, göğüs büyütmeler… Liste uzadıkça uzuyor, üstelik müdahale içermeyen diyet, güzellik rejimi, ağda, epilasyon, saç stilleri, klasik saç kesimi ve boyatma, ve hatta (yok artık!) egzersiz yapmayı saymıyorum bile. Kendimizi güzel veya özel hissetmek ya da sırf ortama uyum sağlamak için kendimizi maviye boyayabilir, burnumuza halka takabilir, kulağımızı esneten devasa küpeler takabilir, deri elbiseler giyebilir veya dağlar kadar silikon kullanabiliriz. Haklarımız için savaşırız. Continue reading