Tag Archives: partner

#17 Yirmi dakikalık kavga

ETİK SÜRTÜK, ALIŞTIRMA #17. Partnerinizle anlaşamadığınız bir konuyu tartışmak için 20 dakika ayırın. Odaklanabileceğiniz, hemen ardından bir şeye yetişmeniz gerekmeyen (belki sonrasında bir film izlemeyi planlayabilirsiniz) bir zaman dilimi olmasına dikkat edin.
Bunu önce küçük bir anlaşmazlıkla deneyin; pratik olması açısından, başa bela bir konu seçmeyin. Yirmi dakika dolunca ama tartışma bitmeyince, nasıl duracaksınız? En zorlu anlaşmazlıklarımız, saatlerce konuşmayla, bağrışmayla, tartışmayla dahi çözümlenmeyecek – hatta belki haftalar, aylar sonra bile. Zor konular zaman isterler. Bu yüzden önemli becerilerden biri çelişkiyi açmak ve ardından bir sonraki tartışmaya kadar kapatmayı becermektir.
İyi iletişim araçları kullanın ve alarmı kurun. Yirmi dakika dolunca, birkaç derin nefes alın, ve bırakın gitsin. Tartışmanın neresinde olursanız olun, bırakın gitsin. Nasıl duracağını bilmek, muhteşem faydalı bir beceridir. Bir anlaşmazlık hakkında konuşmak, birbirinizi helak edene kadar bağrışmayacağınıza ortaklaşa karar verdiğinizde çok daha güvenlidir. Konuşma bittikten sonra, söyledikleriniz veya partnerinizin söyledikleri hakkında düşünürken bulabilirsiniz kendinizi. Ve birkaç gün içinde, neyin işe yarayabileceğiyle ilgili yeni fikirler gelebilir aklınıza. Haftayaki Yirmi-Dakikalık-Kavga raunduna gelene kadar birbirinizin pozisyonunu ne kadar iyi anladığınızı ve kabul ettiğinizi görerek şaşıracaksınız.

Kitapta birçok çatışma çözümleme yöntemi sunuluyor. Ben bu alıştırmayı yapmadım. Böyle bir alıştırma yapmamı gerektirecek bir durum oluşmadı, ben de sırf yapmış olmak için tartışma uydurmak istemedim.

Ama şununla ilgili başka bir şey deniyorum:

Bir anlaşmazlık hakkında konuşmak, birbirinizi helak edene kadar bağrışmayacağınıza ortaklaşa karar verdiğinizde çok daha güvenlidir.

Benim tartışmalarımda hiç bağırış çağırış olmuyor. Genellikle sakin geçiyor, hiç “kavga” boyutuna ulaşmıyorlar. Ama bu, iletişimi sağlıklı biçimde sürdürebildiğimiz anlamına gelmiyor. Dahası, çoğunlukla iletişimi tıkayan ben oluyorum.round-2

Tartışmayı asla yarıda kesmiyorum, mekanı asla terk etmiyorum, asla karşımdaki insanı aşağılamıyorum. Ancak onun söylediklerine odaklanıp söylemek istediklerini görmemeye başladığım anlar oluyor. Dinliyorum sözde, ama mesajı almıyorum, söylediklerini duymuyorum.

Tartışma kızıştığında, haklı çıkma dürtüsüyle iletişimi verimsiz düzlemlere taşıdığımı gözlemledim.

Gerçi bunu bana defalarca söylemişti partnerlerim de arkadaşlarım da. Biraz ciddiye almıştım, ancak yakın zamanda, bunun sandığımdan daha sık gerçekleştiğini fark ettim.

Böylece bir partnerime bir güvenlik sözcüğü (safeword) kullanmamızı önerdim:

Herhangi bir konuşmayı sürdürmek için kendini rahat hissetmediğinde “X” de. [Burada X’in ne olduğunu yazmak istemiyorum.] Sadece “X!” diyebilirsin. Başka insanlar varsa ve onların yanında X demek çok saçma olacaksa, X’i bir cümle içinde kullanabilirsin. Ben mesajı alacağım, kendime çeki düzen vereceğim.

Partnerimle sohbet ve tartışmalarımızda BDSM muamelesi yapmak biraz absürt olsa da, bir ölçüde (yani, iletişim kanallarımı kapattığım ölçüde) BDSM’ye benzediğini söyleyebiliriz.

Böylece bir soluk alma arası, yani ilk anlamıyla “teneffüse çıkma” yöntemi denemeye karar verdik.

Birkaç nokta önemli:

  • Bu güvenlik sözcüğü tek taraflı çalışıyor, çünkü partnerlerimin beni dinlemekle sorunu olduğunu düşünmüyorum.
  • Sözcüğün varlığı bile içimi rahatlatıyor. Dilediğim gibi tartışabilirim, çünkü biliyorum ki partnerimin, haddimi aştığımda beni uyandırmasını sağlayacak bir aracı var.
  • Güvenlik sözcüğünü söylediğinde ne yapacağımızı tam netleştirmedik. Bir ara verebiliriz, birer çay içebiliriz, belki gider yüzümüzü yıkarız, belki bulaşıkları aradan çıkarmaya karar veririz. Önemli olan, alıştırmada geçtiği gibi, “birbirimizi helak etmemeye” odaklanmamız.
  • Belki bu teneffüsün ardından konuşmamızı başka bir şekilde sürdürmeyi seçeriz. Mesela 13. alıştırmadaki gibi bir dinleme egzersizi yapabiliriz, veya 14. alıştırmadaki kazan-kazan yöntemini deneyebiliriz.

Şimdilik bunun ne ölçüde işe yarayacağını bilmiyorum. Alıştırma hakkında düşünürken uydurdum bu yöntemi. Uymazsa, başkasını uydururuz.

rubisco

#10 Hazine

ETİK SÜRTÜK, ALIŞTIRMA #10: Partnerinle birlikte olduğun için şanslı oluşunun sebeplerini anlatan 10 veya daha çok maddelik bir liste yap. Partnerinin seninle birlikte olduğu için şanslı oluşunun sebeplerini anlatan 10 veya daha çok maddelik bir liste yap. Listelerini birkaç gün yanında taşıyıp aklına yeni şeyler geldikçe listelere eklemeyi dene. Belki partnerin ve sen, ikiniz de listeler yapıp sonra birbirinizle paylaşabilirsiniz.Uncle Scrooge

Bu alıştırmayı bir partnerimle yaptım. Başka bir partnerimle de şu anda yapıyorum. Güven tazelemek istiyorsan sana da şiddetle öneririm. Hem yazma süreci hem de sonra paylaşmak çok eğlenceli oluyor.

Yalnız, listeleri yazıp partnerime verdikten sonra aklıma bir şey takıldı. Partnerime uzun uzun anlatıp onun anladığına ikna olana kadar da rahat edemedim.

Liste, “onunla birlikte olduğum için şanslı oluşumun sebeplerini” anlatıyordu. Ama “onunla birlikte olma sebeplerimi” değil. Yani, birlikte olduktan sonra, “ay biz ne güzeliz” dedirten şeylerin listesiydi.

Listeyi verdiğimde, sanki “İşte seninle bunlar sebebiyle birlikteyim.” demiş gibi hissettim. Bunun altında da, “Eğer bunlar devam etmezse senden sıkılırım.” mesajı varmış gibi geldi. Bu rahatsızlığı hissedince önce kendimi sorguladım tabii, bunun doğru olup olmadığını anlamak için.

Doğru değildi. Birini sevmemin sebeplerini bir liste haline getirebileceğimi sanmıyorum. Hatta o on kalemlik listedeki maddelerin hepsini bile kaybetsek sevmeye devam edeceğimi düşünüyorum. Tabii listedekilerin başka şeylerle değişmesi şartıyla… çünkü sonuçta listedekiler tek tek önemli olmasa da “Onunla birlikte olduğum için şanslıyım.” veya “O benimle birlikte olduğu için şanslı.” lafının kendisi gerek koşul. Eğer birbirimize sahip olduğumuz için şanslı hissetmiyorsak kendimizi, ortada bir sorun var demektir.

Bir derdim bu.

Bir diğeri de, “onun benimle birlikte olduğu için neden şanslı olduğunu” bilemedim. Daha ziyade, bir tür meta-liste hazırladım sanıyorum: “Onun, benimle birlikte olduğu için kendini şanslı hissetmesine sebep olan şeyler” listesi. Yani, kendi görüşlerimden ziyade onun görüşlerini yansıttı listem çoğunlukla. Gerçi bu da kötü bir şey değil ki… Sonra onun yazdıklarıyla kıyaslayınca çok güldüm. Sözcük tercihinden açıklayıcı notlara kadar birçok detay çekti ilgimi.

Neyse işte, lafı uzatmayayım: Bu alıştırmayı cidden öneriyorum. Güven tazelemek için yapabilirsiniz. Sırf sululuk olsun diye yapabilirsiniz. Veya birbirinize hediye almak yerine yapabilirsiniz.

treasure

#4 Sihirli değneğin olsa

ETİK SÜRTÜK, ALIŞTIRMA #4: Bir sihirli değneğin olduğunu ve kendini hayal edebildiğin kadar cesur, güçlü ve bağımsız yapabildiğini düşün. Bu durumda sınırların neye benzerdi? Limitlerini listele, veya resmini çizmeyi dene. Hayatındaki herkesin saygısını hak ettiğini hatırlat kendine. Sevdiklerine sınırlarını anlattığını hayal et, bunu yapmanın bir öz-saygı ve öz-sevgi eylemi olduğunu hatırla.

Günlerdir bu soruyu düşünüyorum.  Sıkıntım şurada: Kendimi hayal edebildiğim kadar cesur, güçlü ve bağımsız yapabilsem, bambaşka bir yerde bambaşka şeylesinirlarr yapıyor olurdum. Ne bu blog kalırdı geriye, ne de cinsellikle ilgili kaygılarım.

Cesaret, güç, bağımsızlık hissi gibi şeyleri de hayatımın tek bir alanıyla sınırlayabilir miyim bilemiyorum. O yüzden daha ziyade, sınırlarımı düşünmeye başladım.

SINIRLAR

Birçok insanın aksine “Hem de benim/bizim yatağım(ız)da!” gibi bir sınırım olmadığını fark ettim. Sevişecek olduktan sonra, nerede seviştiğinin bir önemi yok sanki. Ama mesela partnerimin tanımadığım bilmediğim biriyle benim yatağımda sevişmesi biraz tuhafıma gidiyor. Karşı değilim, ama çok rahat da hissetmiyorum kendimi. O kişiyle, sonrasında da olsa, tanışmayı tercih ederim. Çünkü galiba eğer o kişiden hoşlanmazsam, yatağımı kullanmasını da istemem.

Yine, eğer benim kendimi yakın hissetmediğim biriyse, yanı başımda öpüşüp koklaşmaları hoşuma gitmez sanırım. Daha doğrusu, benim yerime onunla oynaştığına göre, en azından bu sahneyi güzel buluyor olmalıyım. Yok eğer ben de kendimi o kişiye yakın hissediyorsam, kendimi dışlanmış hissetmem, içimden gelirse ben de dahil olabilirim belki. (Bundan kastım basit şeyler: Bir kafede oturuyoruz diyelim ve onlar el ele tutuşuyorlar ve birbirlerine dokunuyorlar ara sıra. Ben de böyle şeyler yapmak isteyebilirim partnerime, ama bunun için dışlanmış hissetmemem lazım.)

Bir başka sınırı bizzat yaşayarak fark ettim. Sevişmenin ortasında telefonu çaldı, o da sevgilisi aradığına göre acil bir şey olmalı diye düşünüp yanıt verdi. Sonra 15 dakika konuştular. Şimdi, başkası aramış olsa, 15 dakika ben yine ona dokunabilirim, onu öpebilirim falan. Ama sevgilisi aradığı için tuhaf kaçacağını düşündüm. E tabii o kadar heyecanın bir anda sönüvermesi keyfimi kaçırdı. Sonrasında, odama girdiğimiz anda telefonlarımızın sesini kapatmak konusunda anlaştık.

YA SINIRLAR AŞILIRSA

Benim tek-eşli olmadığımı bilen ama kendisi tek-eşli olan ve benim de tek-eşli olmamı isteyen biriyle birlikteydim. Bir süre sonra bir başka kadından hoşlandım ve ona “Böyle bir durum var. Ben bu insanı tanımak istiyorum. Sınırların neler?” diye sordum. Sınırın, benim başka birinden hoşlandığım anda aşıldığını söyledi.

Elimden bir şey gelmedi. Saatlerce konuştuk, ağlaştık, tartıştık. Ben, başkasına ilgi duymamın ona ilgimle alakalı olmadığını anlatmaya çalıştım. Beceremedim.

Sonuçta, ilişkimize reset attık. Yani önce ayrıldık, arkadaş kalmaya karar verdik. Yaklaşık bir hafta sonra da farklı bir şekilde tekrar bir araya geldik. O varken hayatıma başka birini almam çok fazla sürtünme yaratıyordu. Ancak hayatımda başka biri varken onun duruma uyum sağlayarak hayatıma girmesi görece daha kolay oldu.

Sanırım şimdiye kadar kimse, kendi sınırları içinde kalan ama benim sınırlarımı aşan bir şey yapmadı. Aklıma gelen tek örnek, benimle “bir süredir yalnız olduğu için” seviştiğini söyleyen kadın. Kendimi çok değersiz hissetmiştim, ama sevişmeyi de yarıda bırakamamıştım. Bir daha aramadım onu, aradığında da buluşma teklifini reddettim. Cinsellik, bedenin paylaşılması, benim için mahremiyetin paylaşılması anlamına geliyor; bunu da sırf fizyolojik ihtiyaca indirgeyesim yok.

SONUÇTA

Benim anladığım, “sınırı aşma”, kişinin ilişkide kendini güvende hissetmediği anda başlıyor.

İlişkinin ve/veya ilişkideki kişilerin güvensiz oldukları durumda sınırlar daha katı oluyor.

Sanırım bu konular kitabın sonraki bölümlerinde daha detaylıca işlenecek. Bu soruyla ilgili eyyorlamam bu kadar.

MimiEunice_06

Erkencisin bakıyorum.

Sahne: Bir yatak odasında, ikiz yatak. Erkek sırtüstü uzanmıştır. Kadın, erkeğin üstünde dizüstü durmaktadır.

Ben bu pozisyonda içine giremem büyük ihtimalleriding. Ağzına bile almadı, tahrik olmadığımı görmüyor mu? Ahanda başladık… Çok kötü bir ilk seks oluyor bu, kesin nefret edecek benden.

Islanmış bile galiba. Yumuşak vajinasıyla sürtündükçe yarım yamalak ereksiyonum da kayboldu. Neden hep böyle geriliyorum ki sanki? Bu dakikadan sonra henüz kendimi onun yanında güvende hissetmediğimi de söyleyemem. Ne yapmalı acaba… Eliyle penisimi yönlendiriyor penetrasyon için; sertleşmediğimi fark edip de tüm keyfi kaçarsa kötü olur. Dur yahu daha yeni başlıyoruz, belki kurtarabilirim durumu.

Hah… Şimdi onu üzerimden attığıma göre, ereksiyonmuş penetrasyonmuş gibi dertler ortadan kalktı. Bakalım ne yapabiliyoruz… Tüh, yeni tıraşlı vajina, yalarken dikenli dikenli diline dudağına batar insanın. Neyse canım, işimize bakalım.

cunnilingussh

– Ben öyle orgazm olamıyorum. Buraya gel.

İşte şimdi ayvayı yedik. Başlar başlamaz fırça yemekle kalmadık, bir de üstüne çıkmamı istiyor. Dur gülümseyip devam edeyim bir süre daha. Kendimi rahatlatmak için yaptığım bir şey, sanki hiç keyif almadığım ama o orgazm olsun diye yapıyormuşum gibi oldu iyi mi… Şimdi “İyi peki” deyip pozisyon değiştirsem kesin bu yönde düşüncesi pekişir. Bunlar hep dert işte bak.

Biraz zaman kazandım en azından. Şimdi yavaşça doğrulup penisimi ağzına götürsem ereksiyonu geri kazanabilirim. Sonra da artık bakarız penetrasyon olayını yapıp yapamayacağıma.

İşin kötüsü hâlâ çok çekici geliyor bana hatun. Gerçi gözlüklerini çıkarınca yüzü albenisini birazcık yitirdi, ama kalın vücudu ve tombul bacaklarında beni tahrik eden bir şeyler var. “Ele gelme” dedikleri şey midir, yoksa yumuşaklık mı, kemiklerini hiç hissetmeyip kas hareketlerini net olarak takip edebilmem midir, bilemiyorum.

Eveeeet, ereksiyon olduğuma göre şimdi hızlı davranıp prezervatifi takalım ereksiyonu kaybetmeden. Nerede bu lanet şey?! Hah… Neyse bu sefer kolayca açabildim paketini. Bazı kadınlar ya prezervatifi kendileri takıyor, ya da ben paketinden çıkarana kadar oral seks yapmaya devam ediyorlar, o zaman bu ereksiyon kaybı sorunu ortadan kalkıyor. Ama bir de işte böyle seksin durduğu örnekler var. Acaba ben prezervatifle cebelleşirken o ne yapıyor? Öylece bekliyor mu, kendini mi parmaklıyor, yoksa sadece soluklanıyor mu?

Ereksiyonu bu kadar dert ettik, bakalım onun ıslaklığı ne alemde. Ve tabii acaba açılmış mı vajinası. “Gel buraya” dediğine göre, bir bildiği vardır inşallah.

İyi, ilk girişi yaptık. Vay canına, vajinanın içi de bacakları ve ayakları gibi tombul sanki. Islak ve kaygan yastıkların arasında gidip geliyor sanki sikim. Şöyle bir doğrulup seyredeyim olan biteni. “Bacak omuza” dedikleri bu pozisyon mu acaba… Sormaya da utanıyor insan bu yaştan sonra. İnternette bir arayayım yarın falan. Neyse, konumuza dönelim.omuzlu

Ayak bilekleri ne kadar da kalınmış, fark etmemişim şimdiye kadar. Yeterince güvenmediğin bir kadınla birlikte olursan olacağı bu: Çıkardığı sesleri beni tahrik etmek için mi yoksa kendisi gerçekten keyif aldığı için mi çıkarıyor, emin olamıyorum bir türlü. Ama beni tahrik ettiği kesin.

Eliyle kalçamı kavraması hiç hoş olmadı bak, özellikle de benim hareketlerimi hızlandırmak için yapması bunu… Hem ben zaten çabucak heyecanlanıyorum, hem de onun açısından sevişmeye yeni başladık sayılır. Ağzımla uyarmama izin verse böyle olmayacaktı bak.

Boşalmak üzereyim bile, lanet olsun. Kalçamı öyle bir tutuyor ki kendi dilediğim gibi boşalmama da imkan yok. En iyisi böyle devam etmek, belki arada benim çıkardığım seslerle tahrik olur da ben yumuşamadan o da boşalır. Şimdi boşalırsam bu gece bir kez daha penetrasyon yalan olur aga, yapacak bir şey yok. Hah, bir de bu çıkardığı sesler eksikti. Ne yavaşlamama izin veriyor, ne de başka şey düşünüp boşalmayı geciktirmeme.

– Aa, boşaldın bile mi? Ne çabuk?!

Lan şimdi orgazma doğru ilerleyen kadını yolun yarısında durdurup ona kendi cinsel kaygılarımı da anlatamam ki…

Kesin nefret edecek benden.

Erkekler boşalmadan orgazm olabilir sanki…?

Birçok erkek için (ve yakın tarihe kadar benim için de) boşalmak ve orgazm aynı olayı ifade eder. Yani bu iki sözcük tamamen aynı anlamdadır; tek fark, biri olayın tamamen fiziksel/gözlemlenebilir kısmını anlatırken diğerinin daha duygusal/hormonal kısmına işaret etmesi.

Keşke gerçekten bu kadar basit olsaydı. Bak mesela; orgazm olmadan boşaldığım zamanlardan bir demet:

  • Sırf fiziksel rahatlama için porno izleyerek boşaldığım oluyor. Bunların ciddi bir kısmında “boşalma” dediğimiz, gerçekten üzerimdeki bir yükü atmaktan ibaret. Hiç de öyle transa geçecekmişim gibi hissetmiyorum, büyük hazlar falan da almıyorum.
  • Sevişmekten sıkıldığımda, sırf sonrasında penisim sızlayacak diye boşalmayı seçtiğim oluyor. Bu durumda artık zirveye çoktan ulaşmış ve inişte oluyorum. Belli uyarıcılara odaklanıp hızlıca boşalmak hayatımı kolaylaştırıyor.
    Buna bir diğer örnek, sevişme esnasında partnerimle sevişmek istemediğimi fark ettiğimde oldu. (Bu, bir kez (rakamla: 1 kez) başıma geldi.) Cinsel deneyim hoşuma gitmedi; ama başlamış bulunduğumuzdan, onun en azından bir kez orgazm olmasını sağladım. Sonrasında ben “Hadi uyuyalım artık.” dediğimde, benim boşalmamla ilgili bir beklentisi olduğunu gördüm. Böylece, benim pek orgazm saymayacağım bir şekilde boşaldım.
  • Son örnek daha uç bir örnek, ama aslında birçoğumuzun başına geliyor. (Benim başıma en az üç kez geldi.) Sorunsuz bir cinsel deneyim sırasında (mastürbasyon da olabilir bu), yavaş ve emin adımlarla orgazma yaklaşıyoruz, tam zirveye ulaşacakken kapıya vuruluyor, ya da biri sesleniyor, ya da telefonumuz çalıyor, ya da evde birinin olduğunu fark ediyoruz vb. O şaşkınlık anında duygusal anlamda olaydan kopuyoruz, ama bir yandan da boşalıyoruz.peak

Bence bu boşalma örneklerinin hiçbirinde orgazm yok.

İşin kötüsü, tersine de örnek var:

  • Ergenliğin ilk dönemlerinde henüz sperm oluşumu tamamlanmadan yaşadığımız cinsel deneyimler var. Bir şeylere sürtünme, elle uyarma vb. Bunların ciddi bir kısmı, bir çeşit zirveye ulaşıyor. Ama bu zirvede boşalma denebilecek hiçbir şey yaşanmıyor.

Soru: Erkekler boşalmadan orgazm olabilir mi?

Bu soruyu daha önce “Yanıt ‘Hayır’ değil.” diye yanıtlamıştım. Geçen bir yılın ardından yanıtımı değiştirmek istiyorum.

Yanıtım şu: Yanıt ‘Evet’ olabilir.

Bugün seninle bir deneyimimi paylaşmak istiyorum.

Duygusal olarak beni haşat edecek kadar zevk aldığım deneyim. Sonunda, birkaç dakika kadar, değil hareket etmek, nefes almakta bile zorlandığım bir deneyim. Açıkça fark edebildiğim, ancak herhangi bir boşalma içermeyen bir zirveye ulaştığım bir deneyim.

Şiirsel bir deneyim… falan değildi. Ya da en azından ben böyle anlatmayacağım. Yaşadığım deneyimi en kaba saba haliyle, fizyolojik değişimleri tarif ederek anlatacağım. Somut bir şeyden bahsediyorum. Nirvanaya falan erişmedim. Düz bildiğin orgazmı andıran, orgazmdan başka bir isim veremediğim bir deneyim yaşadım; ve basitçe, olayın sonunda spermlerim hala yumurtalıklarımda bekliyorlardı.

Sanırım yukarıdaki “orgazmsız boşalma” örneklerimde geçen bir tümce, olaya ışık tutuyor. Bak şöyle bir şey yazmışım anlatırken:

“Belli uyarıcılara odaklanıp hızlıca boşalmak …”

Yani yazar burada demek istiyor ki belli uyarıcılara odaklanmak boşalmamı kolaylaştırıyor. Ne bileyim, kalça hareketleri olur, ses olur, saç olur, bacak olur, ayak olur, seni ne azdırıyorsa onu düşün.sketch

Ama işte fark ettim ki bu bir şartlanma yaratmış bende. Uyarıcılara odaklanarak boşalıyorum.

Oysa bu anlatacağım anlatacağım deyip bir türlü konuya giremediğim deneyimimde, öyle çok uyarıcı vardı ki boşalmadım. Bak şöyle:

  • Partnerim üstümde, dizleri üstüne oturur pozisyondaydı.
  • İç çamaşırlarımızı çıkarmamıştık. Birbirimize dokunuyor ve sürtünüyorduk.
  • Hemen hemen eşzamanlı olarak, şunlar tarafından uyarılıyordum:
    • Cinsel organlarımızın sürtünmesi.
    • Bir elimle kalçasına dokunmam ve hareketlerini takip etmem.
    • Bir elinin tırnaklarını bedenimde gezdirmesi.
    • Ensemi yavaşça ısırması.
    • Saçlarının yüzüme dökülmesi.
    • Diğer elimle (bazen tırnaklarımı da kullanarak) onun sırtını okşamam.
    • Onun çıkardığı sesler ve benim çıkardığım sesler.
    • Tüm bunların her birinin hızında benim kontrolüm dışında gerçekleşen değişimler.
  • Hiçbir uyarıcı, ona odaklanıp boşalmamı sağlayacak kadar uzun sürmüyordu. Dikkatim sürekli yukarıda saydığım noktalardan bir başkasına kayıyordu. Sürekli yeni bir şey keşfediyordum.
    Aldığım hazzın artışını aslında Keeling eğrisi iyi açıklıyor. 875px-Mauna_Loa_Carbon_Dioxide_Apr2013Birbirini takip eden kısa yükseliş ve düşüş eğrileri var, ama genel trend, aldığım hazzın giderek artması yönünde.
  • Tabii bu eğride olmayan şey, benim artık imkan yok devam edemeyeceğim bir noktaya erişmem: Nefes almakta zorlandığım, tüm uyarıcıların birbirine girdiği ve artık hiçbir şeye odaklanamadığım, üstelik fiziksel olarak da yorulmaya başladığım bir an geldi.
  • Bir doygunluk hissiydi yaşadığım. Evet, devam etmek istiyordum; ama önce bir kendime gelmem gerekiyordu.
  • Ve boşalma yaşamamıştım. (Öyle ki, partnerim bile her şeyin yolunda olup olmadığını sormak ihtiyacı hissetti.)

Ben bu yaşadığımın “çok çok zevk almak” deyip geçilemeyecek kadar farklı bir şey olduğunu düşünüyorum. Çok istersen, buna orgazm deme de başka bir isim vermeyi dene. Bence buna orgazm demezsek, neye orgazm diyeceğimiz konusunda çok daha ciddi bir kafa karışıklığı yaşarız.

Neyse işte, daha fazla uzatmayayım. Demem o ki, belki gerçekten de erkekler boşalmadan orgazm olabilirler. Bunun ne zaman ve ne şartlarda olabileceğini bilmiyorum; olması iyi bir şey midir onu da bilmiyorum. Tek söylediğim şu: “Erkekler boşalmadan orgazm olabilir mi?” sorusunun yanıtı belki de ‘Evet’ olabilir. Yani, cinsellikten aldığımız hazzı arttırmak veya cinsel deneyimlerimizi daha özel kılmak için uğraşırken boşalmayı bir gerek koşul olarak görmemek belki yeni imkanları fark etme fırsatı sağlayabilir.

 

Blog okuması: İdeal partner

Burada şimdi sana hayalimdeki güzel prensesin nasıl biri olduğunu, nasıl bir insanla hayatımın sonuna kadar yaşamak isteyeceğimi anlatacak değilim. En romantik muhasebeciye bile baygınlık geçirtecek böyle bir girişimin yerine, cinsellik açısından partnerimin ne gibi özellikleri olsa iyi olurdu, onu anlatacağım. Bunun ilk dediğimden daha eğlenceli olacağına garanti veremiyorum, ama daha sıkıcı olmayacağına emin olabilirsin.

BİR GÖZLEM: HAYIRCI KADINLAR, EVETÇİ ERKEKLER

Erkek-egemen toplumdan uzun uzadıya bahsetmeden ve yazıyı görece özgür iletişim kuran insanlarla sınırlayarak, şöyle bir gözlemle başlayayım: Cinsel özgürleşme ve cinselliğin özgürleşmesi, kadın ve erkek için farklı şekillerde yola çıkıyor.

Vaziyetimiz öyle harap ki, kadın için cinsel bir obje olmaktan çıkmak, “Hayır” demekle başlıyor. Bu Hayır, kadının partnerine kendisine zevk vermeyen veya canını acıtan bir şeyi söylemesine yarıyor. Her şeyden önce, kadın cinselliğin aktif bir öznesi haline geliyor böylece. Ayrıca, cinselliği porno videolardan öğrenmiş erkekler kitlesinin belki de en acil ihtiyacı da bu.akıllı ol

Erkek içinse özgürleşme, yeni şeylere “Evet” demekle başlıyor sanırım. Son elli yılın cinsel yaşama belki de en ciddi katkısı, kadın orgazmıyla klitorisin ilişkisinin ortaya konması oldu. Böylece erkek için oral seks yapmak vb. cinsel davranışlar norm haline geldi. İşte mesela erkek buna Evet diyerek, partnerinin zevk almasını ve seksin çok daha zevkli geçmesini sağlayabiliyor. (Banal şeyler söylüyor gibi olduğumun farkındayım, ama ben tüm bunları çok çok geç fark ettim ve fark edince de hakiki bir aydınlanma yaşadım. O yüzden bahsetmeden geçmek ayıp olur.) Öte yandan erkek açısından da, prostatın anal olarak uyarılması gibi eskiden homofobik sayılıp dışlanan pratikler ortaya çıkageldi. Bunlara Evet demeyi deneyerek de cinsel deneyimini iyileştirmesi mümkün bir erkeğin.

Uzun lafın kısası: Cinsellik açısından, kadınların özgürleşmesi “Hayır” ile erkeklerin özgürleşmesiyse “Evet” ile başlıyor.

Bunu ne kural olarak ne de iyi bir şey olarak söylüyorum; sadece şimdiye kadarki minnacık gözlemimi paylaşıyorum. Ayrıca, böyle başlıyor diye böyle devam edecek diye bir kural yok, hatta lütfen böyle devam etmesin.

EVETÇİ KADINLAR, HAYIRCI ERKEKLER

Demin söyledim ama tekrar etmeye değer: Erkeklerin (ve maalesef kadınların) büyük bir kısmı cinselliği endüstriyel pornodan öğreniyorlar. İşte bu yazının özeti de budur: İdeal seks partnerimin bu bilgiyi iyicene sindirmiş olmasını isterdim.bilmiş

Birkaç millenyumluk erkek-egemen düzenden süzülerek kristalleşen porno videoların kadınlar hakkında çizdiği imajdan bir kez şüphe duymaya başlayınca insan varoluşsal bir krize sürükleniyor. Haberin olsun. Benim geldiğim nokta şudur:

“Fazla mı hızlı gidiyorum, fazla ısrarcı mı oluyorum, sıkıcı ölçüde yavaş mı gidiyorum? … Hadi diyelim o anda yapmakta olduğum bir şeyden hoşlandığı sonucuna vardım bir şekilde, iyi ama yapmaya devam etmem gerektiği sonucu çıkmaz ki bundan. Ve nihayet: Onu tatmin ediyor muyum?? Yoksa her şey “idare edilen” bir hayal kırıklığı mı?“(Kadınlar ne ister?)

Hadi partnerimi rahatsız etmemeyi başarmak görece kolay böyle takıntı derecesinde temkinli olunca. Ama mesela: “Partnerimin orgazm olup olmadığını anlayamıyorum.” (Devamı şurada: Kadın orgazmı da neymiş?)

Yani bu anlamda erkeğin geçmişten öğrendiği şeylere Hayır demesi lazım bir miktar:

“Cinselliği penetrasyona, erkekliği de başarılı cinselliğe endekslemişiz. “Kadını yatakta memnun edememek” başarısız bir ilişkinin göstergesi (hatta karikatürlere bakılırsa boşanmanın tek geçerli nedeni (bkz. “kocalık görevlerini yerine getirememek”) ) oluyor. Cinselliğin başarısını da, uzun süre boşalmadan durabilmekle ve birçok kereler boşalmaya rağmen sevişmeye devam edebilmekle tanımlamışız. …

Eğer cinselliğin tanımı penetrasyonla veriliyorsa ve dolayısıyla penetrasyonun süresi ve niteliği karşımdaki insanın tatminini belirleyecekse, penetrasyonun benim için ne kadar kaygı verici bir şey olacağını görüyor musunuz?” (Penetrasyon ve diğer belalar)

Ya da mesela fast and furious olmayan bir sevişmenin aslında bana daha çok keyif verdiğini fark ettim ben. (Devamı şurada: every one of themDaha hızlı ! Evet ! Daha hızlı !) Hem pornonun öğrettiği hem de ergenlikte arkadaş çevremde birbirimize “öğrettiğimiz” bu kalıba Hayır demek tabii ki kolay, ama Hayır demeyi akıl etmek çok zamanımı aldı.

Ama işte bu Hayır’lar kadının Evet’leriyle dengelenmediği zaman benim gibi ne yapacağını şaşıran ördekler beliriyor.

O yüzden, ne kadar deneyimli, o kadar iyi.

… “Deneyim”den kastım sevişme sayısı, seviştiği erkek/kadın sayısı, denediği pozisyon sayısı gibi niceliksel bir ölçü değil. Daha ziyade, kendi bedenini bilen, nelerin onu heyecanlandırdığıyla ilgili fikri olan, sevişmeyi kendi istekleri doğrultusunda yönlendirebilen veya en azından benim sorularıma yanıt verebilen birini kast ediyorum, deneyimli derken.” (İlk sevişme)

Yani ideal partnerim, konuşan, beni yönlendiren, böylece nelere Hayır dediğinin yanında nelere Evet dediğini de benimle açıkça paylaşan biri olurdu. Burada “açıkça” lafı önemli, çünkü o kadar çömeziz ki bu konuda, söyleneni anlamak bile bir marifet. Bu yüzden, basit, anlaşılır bir dille açıkça ifade etmek kritik.

(Bu konuyu “Oral seks nasıl yapılmaz” ve “Cunnilinugs’ta dikkat edilecek hususlar” yazılarında detaylandırmışım biraz. İletişimin önemine ikna olduysan ve spesifik olarak neler yapılabileceğini düşünmek istiyorsan, o iki yazıyla devam edebilirsin.)

Sanırım bu konuyu “gereğinden fazla” tekrar etmeme imkan yok.

“Benim şimdiye kadarki deneyimim, hiçbir kadının ben sormadan bana ne yapacağımı söylememiş olması. Konuyu, tabii ki gayet tedirgin bir biçimde, hep ben açıyorum. Açtıktan sonra da genellikle partnerimin ağzından cımbızla laf alıyormuş gibi hissediyorum.

Sadede geleyim:

Tüm cinsellik bilgisini abuk subuk porno filmlerden edinmiş olan bunca erkek, eğer kimse onları uyarmazsa uzunca bir süre kendilerini kandırarak (ve partnerlerini mutsuz ederek) yaşayacak.

İşin kötüsü, doğrusunu öğrenmenin bir yolu yok, çünkü “doğrusu” diye bir şey yok. Her kadının tahrik oldukları şeyler farklı, her kadını rahatsız eden şeyler farklı. Dolayısıyla her partnerin bedeniyle baştan tanışmak gerekiyor. Kolay yol, her kadının profesyonel porno vidtalkaboutiteolarındaki kadınlar gibi olduğunu varsayıp bodoslama dalmak. Daha az kolay yol, her yeni kadının, önceki partnerlerimizle hemen hemen aynı olduğunu varsayıp bodoslama dalmak. Zor olan ama cinselliğin sağlıklı bir paylaşım haline gelmesini sağlayan yol içinse, mutlaka ve mutlaka kadınların açıkça konuşmaları lazım.

Kadınlar, her şeyden önce kendi cinsel hazlarını kurtarmak için ama aynı zamanda benim durumumdaki güvensiz ve kararsız erkekleri “adam etmek” için de seslerini çıkarsalar ne güzel olurdu.” (Friends with Benefits ve Hollywood’un seksten anladığı)

İnternette "ideal woman" sözcüklerini aratınca bu çıktı karşıma.

İnternette “ideal woman” sözcüklerini aratınca bu çıktı karşıma.

***