Monthly Archives: December 2014

Kadınlar ne ister: Orgazm, tecavüz fantezileri ve tehlikeli sularda bilim

Daniel Bergner’in “What Do Women Want?” kitabıyla ilgili düşüncelerimi ve kadın arzusu hakkındaki bir noktayı şurada anlattım. Şimdi kitaptan öğrendiğim başka bir şeyi anlatmak istiyorum.secondbergner

Kadınlara pornografik videolar izletip vajinalarını takip ederek ne kadar heyecanlandıklarını ölçmüşler. Ayrıca kadınların ne kadar heyecanlandıklarını yazılı olarak belirtmeleri de istenmiş. Görüntüler şöyle: Bir erkekle bir kadın cinsel birleşme yaşıyor, V şeklinde vücudu olan çıplak bir erkek plajda yürüyor, bir kadın başka bir kadına oral seks yapıyor, bir erkek başka bir erkeğe oral seks yapıyor, bir kadın mastürbasyon yapıyor, iki erkek cinsel birleşme yaşıyor, falan filan… ve son olarak iki bonobo çayırda seks yapıyor. (s.3-5) Continue reading

Kadınlar ne ister: Dişi fareler hamile kalmak istemez mesela.

Daniel Bergner’in “What Do Women Want? Adventures in the Science of Female Desire” (Kadınlar Ne İster? Kadın Arzuları Biliminde Maceralar) isimli kitabını okudum bir arkadaşımın önerisiyle.bergner

Gerçekten bilimin hizasında kalmayı başarmış, değindiği bilimsel araştırmayı yapan bilim insanlarıyla doğrudan görüşüp neden bahsettiklerini (ve neden bahsetmediklerini) doğru dürüst anlayıp yazmış Bergner. Üslup olarak, televizyon dizilerinde de kullanılan paralel anlatı yöntemini kullanmış. Sahneden sahneye atlayıp zıplarken argümanı takip etmekte zorlandığımı söylemeliyim, ama kitabı ikinci kez (bu kez büyük resme, yani ana argümana bakarak) okuduğumda gerçekten birçok şey öğrendim. Continue reading

Bizim Bedenlerimiz, Bizim Kararlarımız – Tom Gualtieri (#4)

Penis başıyla klitoris, en azından görsel olarak, bağıntılı görünebilir, ama Morris L. Sorrells’in 2006’da yaptığı bir araştırma, penis başının değil sünnet derisinin en duyarlı bölge olduğunu tespit etti ve sinirsel işlev açısından sünnet derisinin klitorisin benzeri olduğunu gösterdi. Araştırma ayrıca kesilmemiş erkekte penis başının daha duyarlı olduğu sonucuna vardı. Embriyonik olarak sünnet derisiyle benzeşen bir deriyle korunan klitoris kaplı olduğu için aşırı duyarlı kalıyor.

“Sünnetli penisin başı sünnetsiz başına kıyasla daha az duyarlıdır. Sünnet derisinin içiyle dışı arasındaki geçiş bölgesi [mukokütanöz birleşim yeri] sünnetsiz penisin en duyarlı bölgesidir ve sünnetli derinin en duyarlı bölgelerinden daha duyarlıdır. Sünnet penisin en duyarlı kısmını [mukokütanöz birleşim yerini] kesip çıkarır.” Continue reading

Bizim Bedenlerimiz, Bizim Kararlarımız – Tom Gualtieri (#3)

“Genç oğlanlarda [mastürbasyonu durdurmak için] neredeyse daima başarılı olan bir çare, sünnettir… Operasyon bir cerrah tarafından anestezi yapılmaksızın uygulanmalıdır ki operasyona eşlik eden kısa süreli acı akılda faydalı bir etki bırakabilsin, özellikle de cezalandırma fikriyle birleştirilmesi durumunda. Birkaç hafta süren acı pratiği durduracak … “ John Harvey Kellogg, hekim (1852-1943)

Kellogg’un geç Viktoryan çağda önerdiği suistimal 21.yüzyılda herhangi bir ebeveynin midesini kaldırmaya yetecektir. “Suistimal” böyle bir standart prosedür için ağır bir sözcük gibi görünebilirse de, Kellogg’un sünneti bir “çare” olarak gösteren tasviri durumu hem yanlış tanıtıyor hem de iğrenç bir şekilde, olduğundan hafif gösteriyor. Kellogg’a göre eğer oğlunuzun kendine dokunduğunu görürseniz, onu penisinin bir kısmını keserek cezalandırmalısınız – bir çeşit Pavlovcu eğitim. Bence psikotik bir şey bu. Continue reading

Bizim Bedenlerimiz, Bizim Kararlarımız – Tom Gualtieri (#2)

Makalenin şurada bulabileceğin ilk parçası, şöyle bitiyor:

“Cinsel zapt, tahakkümle alakalıdır.

Peki, oğullarımız doğar doğmaz elimize bir bıçak alıp anatomilerinin en hassas ve duyarlı bir parçasını keserek ne gibi bir tahakküm uygulamış oluyoruz? Anne-çocuk ilişkisine ne oluyor mesela, yeni doğmuş bebeğini ona en korkunç acıyı yaşatacak bir yabancıya teslim ettiğinde?”

Flowchart1

Ben sünnetten kalıcı hasar gördüm. Kötü uygulanmış bir ameliyat beni, bazı cinsel faaliyetler sırasında katlanılmaz acılar yaşatan ciddi yara ve aşırı duyarlılıkla baş başa bıraktı. Bu duyarlılık yaşlandıkça daha da kötüleşti. İşin özü, bir kısımdan olması gerektiğinden fazla parça alınmıştı. Yetişkinliğimde, hastaneden eve penisimde dikişlerle geldiğimi öğrendim. Muayenenin ardından, bir ana damarın zarar gördüğü ve kesimin çok derinden yapıldığı açıkça ortaya çıkmıştı. Continue reading

Bizim Bedenlerimiz, Bizim Kararlarımız – Tom Gualtieri (#1)

“Benim bedenim, benim kararım.”

Bu lafı seviyorum, indirgemeci basitliğine rağmen. Bunun yanında tüm argüman manasız duruyor.

Amerika’da biz bedenimizle ne istersek yapabiliriz, intihar (bu başka bir yazının konusu) ve yasa dışı maddeler kullanmak dışında. Piercing’ler, dövmeler, kollajenler, cinsiyet değişiklikleri ve hormonlar, göğüs büyütmeler… Liste uzadıkça uzuyor, üstelik müdahale içermeyen diyet, güzellik rejimi, ağda, epilasyon, saç stilleri, klasik saç kesimi ve boyatma, ve hatta (yok artık!) egzersiz yapmayı saymıyorum bile. Kendimizi güzel veya özel hissetmek ya da sırf ortama uyum sağlamak için kendimizi maviye boyayabilir, burnumuza halka takabilir, kulağımızı esneten devasa küpeler takabilir, deri elbiseler giyebilir veya dağlar kadar silikon kullanabiliriz. Haklarımız için savaşırız. Continue reading